The study of Turkey’s 1968 offers an interesting case, since not only was Turkey a devout NATO ally, as a neighboring country of the Soviet Union during the Cold War era, but also because Turkey consequently found itself experiencing extremes leading to political polarization and violence in the late 1960s and 1970s. The 1968 generation in Turkey first emerged as a student movement focusing on reform within the university system, but towards the end of the 60s, it evolved into a revolutionary movement, eventually fighting for the use of revolutionary violence after the military intervention of 1971. This paper argues that the dominant discourses of the period, such as the myth of youth, anti-imperialist, modernist, and developmentalist discourses, and the martyrdom discourse meld perfectly with a masculine discourse and underlines the importance of introducing masculinity studies for a deeper understanding of Turkey’s 1968. ‘Masculinity’ is indeed a keyword for rethinking the 1960s and 1968 generation in Turkey, as well as rethinking the Turkish political culture within which masculine discourse occupies an important place. In light of the works of Raewyn Connell, who argues that “gender relations are a major component of social structure as a whole, and gender politics are among the main determinants of our collective fate”, it is argued in this paper that Turkey’s 1968 cannot be understood without “constantly moving towards gender (1995:76)”. The paper discusses how the Turkish 1968 student movement did not only instrumentalize a masculine discourse but also that it is possible to observe a war of masculinities. Turkey’s 1968 generation’s masculinity was constructed in relation to the colonial masculinity of the United States as symbolized by the demonstrations against the Six Fleet of the US navy in Istanbul.
1968’lerin Türkiye’sini çalışmak, yalnızca Soğuk Savaş dönemi boyunca Sovyetler Birliği’ne komşu iken NATO’nun sadık bir üyesi olması açısından değil, aynı zamanda 1960’ların sonunda ve 1970’lerde Türkiye’nin kendisini sıklıkla politik kutuplaşmaya ve şiddete yol açan aşırılıkların ortasında bulması bakımından ilginç bir konudur. Türkiye’de 1968 kuşağı ilk olarak üniversite sistemi içerisindeki reformlara odaklanan bir öğrenci hareketi olarak ortaya çıkmış, fakat 60’ların sonlarına doğru 1971 askeri darbesinin ardından devrimci şiddeti kullanarak devrimci bir harekete dönüşmüştür. Bu çalışma; gençlik efsaneleri, emperyalizm karşıtlığı, yenilikçi ve ilerlemeci söylemler gibi dönemin baskın politik söylemlerinin ve şehitlik söyleminin eril söylem ile mükemmel bir uyum içerisinde olduğunu tartışır ve eleştirel erkeklik çalışmalarının Türkiye’nin 1968’lerini daha derinden kavrayabilmek adına ne denli önemli olduğunun altını çizer. Aslında ‘erkeklik,’ eril söylemin önemli bir yer işgal ettiği Türk siyasi kültürünü tekrar gözden geçirilmesi kadar, aynı zamanda 1960’ı ve Türkiye’deki 1968 kuşağını tekrar düşünmek için de bir anahtar kelimedir. Bu çalışmada “toplumsal cinsiyet ilişkilerinin bir bütün olarak sosyal yapıların ayrılmaz bir bileşeni” olduğu ve “toplumsal cinsiyet politikalarının müşterek kaderimizin temel belirleyicileri arasında” olduğunu ortaya koyan Raewyn Connell’ın çalışmaları ışığında, Türkiye 1968’inin “sürekli biçimde toplumsal cinsiyete doğru yönelmeden” anlaşılamayacağını iddia eder (1995:76). Bu makale, Türk 1968 öğrenci hareketinin yalnızca eril söylemi nasıl araçsallaştırdığını değil, aynı zamanda hareketin içerisinde bir erkeklikler savaşını gözlemlemenin de mümkün olduğunu tartışmaktadır. Türkiye’nin 1968 kuşağının erkekliği, İstanbul’daki ABD donanmasının Altıncı Filosu’na karşı yapılan gösterilerle sembolleşmiş olan ABD’nin sömürgeci erkekliğine istinaden inşa edilmiştir.
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | Political Science, Sociology |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | May 24, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Issue: 13 |