Türk Avrasya’sı olarak da bilinen, Uluğ Türkistan’dan güney-batı Asya’ya uzanan coğrafya, farklılaşabilen anadilleri ve doğma dinleri ile üzerinde tarih boyunca birlikte yaşaya gelen halklarla bir kültür coğrafyası oluşturmuştur. Bu coğrafyaya adını demografik yapıdaki yüzde dağılımları ve ortak kültürel hayata yaptıkları katkı vermiştir.
Bu coğrafyanın halk inançlarında yaşayan ve sözlü kültür verilerden takibini yapabildiğimiz sosyo psikolojik bir
yapı oluşturmuştur. Kadim dinlerin izlerini örtülü olarak taşıyan bu yapıya hulul edilemeden birçok incinmenin
köklü tedavisi yapılamayacaktır. Halkın geleneksel kültür kanalından beslenen boyutu ile çağdaş edinimleri ile
oluşan boyutu arasında biteviye bir çelişki yaşanacak toplumsal tedavi, rahatsızlık göz ardı edildiği için sağlanamamış olacaktır.
Bu kültürün insanları da mensubu bulundukları semavî dinlere rağmen biraz da sosyolojinin doğal hükmü gereğince eski dinlerinin katman oluşturmuş inançlarının izlerini taşımaktadırlar. Günümüzden arkaik döneme
doğru gidilebildiği nispette örneğin Eski Türk inanç sisteminde, izahları mitolojik verilerle yapılabilen kadın
kişi ve er kişinin farklı konumları vardı. Bu farklılığı Şamanizm gibi dinlerin mensubu olan günümüz Altay Kişi
dinî yaşamında gözlemek mümkün olmaktadır. Bu bulgularla bir kısım Kafkasya, Ortadoğu ve Balkan halklarının yaşamakta oldukları din Şamanizm olmamasına rağmen ciddi paralellikler ve aynilikler görmek mümkün
olmaktadır. Uğurlu kişi veya uğursuz kişi gibi bazı kutlu veya kutsuz olma hallerini, bu anlayış, cinsiyet farkı
gözetmeden her iki kesime de mal etmiş, uygun görmüştür.
Örneklemek gerekir ise buluğ çağına girinceye kadar masumiyet her iki cinsiyete de tanınmış iken fala bakma,
büyü bozma, rüya yorumlama konularında buluğ çağına girmemiş dişi kişi erkek kişiden daha isteğe uygun
bulunmuştur. Mavi gözlü, sarı saçlı ve seyrek dişli olan kimseler sıra dışı tasnifine girerlerken adeta bayan
olmanın farklı üstünlüğü kabul görmüştür. Buluğ çağına giriş ile yitirilen bu itibar menopoz safhasından sonra
az-çok tekrar kazanılır. Mesela kutsal dağlara yönelik toplu olarak yapılan mevsimlik dinî merasimlere genç
kadınlar katılamaz veya dağın ancak eteklerine kadar gelebilirler. Anadolu Türk kültür coğrafyasında ise kız
çocukları ve yaşlı kadınlar cemaatle birlikte defin merasimi için mezarlığa gidebilirken diğer yaş kesimindeki
bayanlara bu imkân yaygın anlamda tanınmamıştır.
Diğer taraftan hanımların özel hallerinde bereketle ilgili işlemler yapması mesela hamur mayalaması istenilmez. Bu teşhisi çok sayıda değişik örneklerle açıklamak zor değildir. Kadın kişi için belirlenen yer, kadın kişinin
özel hallerinde ona uygun görülen konum ve nihayet bu genel hükümlerin yanı sıra kadın kişi için başka belirlemeler de yapılmıştır. Çok çocuk yapabilmiş ana, çocukları yaşayabilen ana çocuklarının büyük çoğunluğu
erkek olan kadın kişi farklı bir kutun olduğuna inanılır. Bu kutlu hal onun eline, nefesine, giysisine kullandığı
beşik türü eşyalarına da sindiği inancından hareketle onlara farklı mistik bir anlam yüklenilmiştir. Bu kut çok
çocuklu babada değil de annede aranılır, onda olduğuna inanılır. Bu konu da halk inanmalarından hareketle
ayrıntılı örneklenebilir.
Türk halk tefekkürünün arka planına dair özel bilgi verdikten sonra dul kadına gelince adeta bilhassa kırsal
kesimde lanetlenmiş kabul edilirdi. Sözlü kültürün özlü sözlerinde, tekerlemelerinde alkış ve kargışlarında bu
teşhisi rahatlıkla örnekleyebilirsiniz. Bu tanımlama Azerbaycan Türk kültür coğrafyasında “Dul Avrat” olarak
bilinir. Ondaki uğursuzluğun temas halindeki yakın uzak çevresine zarar vereceği inancı olduğunu gösteren
çok sayıda inanma örneği vardır. Örnekler arasında kız istemeye bu tür hanımlar götürülmezler. Bunların gelin
yengesi olması istenilmez. Gelin kınasını bunların karışması uygun bulunmaz. Bu örnekleri hayatın diğer kesimlerinden de vermek mümkündür. Bildirimizde bu konuyu tartışmaya açıyoruz.
The geography, stretches from Empyreal Turkistan to southwest Asia which is also known as Turkish Eurasia,
has shaped a cultural geography with societies which differentiated in terms of their mother tongues and
dogma religions throughout the flow of history. The percentage distribution in the demographic structure
knows as “Turkish Cultural Geography” and the practice on common cultural life has supported this geography.
The socio psychological structure which dwells in the fates of the people of this geography and which we could keep track of through oral cultural datas has formed an infrastructure. Without detailed a research on this
structure which holds the shrouded traces of ancient religion a fully treatment of many strains in the structure cannot be carried out. The social treatment of a dimension of the society formed by traditional culture and
a dimension formed by contemporary acquisitions between which a constant contradiction is on the carpet,
cannot be accomplished as the indisposition is glossed over.
The people of this culture on the other hand hold the traces of the fates from their old religions slightly
because by virtue of the natural effect of sociology in spite of their current religion which is a member of
monotheistic religions. If you take a trip to the archaic era from the modern days the status of women and
men is different for example in the Ancient Turkish Belief System through which the illumination of men and
women are made according to mythological datas. One can observe this difference in the religion life of Altai
people which is the member of Shamanism/Kamism. It is possible to see significant parallelism and similarity
between these findings and a couple of socities in Caucasia, Middle East and Balkans even though their religion is not Shamanism. This understanding has attributed to and deemed suitable the circumstances of beign
blessed or not to both parts without the sexual discrimination such as being a lucky or an unlucky person.
If it is needed to be exeplified, telling fortunes, reversing a spell, interpreting a dream seemed more suitable for the woman who have not stepped into puberty rather than man even though the innocence of both
genders is seemed to be accepted until their puberty. As blue eyes, blonde hair and scarce teeth were looked
as extraordinary classifications, a different superiority was bestowed to women. Even though this reputation
is lost during the entrance to puberty, it is somewhat regained during the menopause process. For instance, young women cannot participate at all or can just walk to the mountain foot in the collective religious
ceremonies held at the holy mountains. As for the Anatolian Turkish Cultural Geography, the girls and elder
women can go to the graveyards for funerals with the community however this opportunity is not given to
the ladies in other age ranges.
On the other hand, women during their mensturation period are not asked to do perform jobs closely related
with plenteousness for example leaven of doughs and it is not difficult to explain this recognition with more
examples. This status for women, the position and limit which is seen fit for women during their mensturation
made it possible to identify other specifications for women except for these general ordinances. It is believed
that women who have gave birth to many children and women whose majority of children are boys are blessed in a different way. As it is also believed that this status of being blessed is permeated to her hands, breath,
clothes and to the cradle like furnitures she uses and so a mystical meaning is attributed to these women. This
blessing is more seeked in the mother rather than the father of many children because it is believed to be the
women who can possess this kind of blessing. This subject can be also exemplified in detail from the beliefs of the society.
After providing important information on the background of the way of thinking of Turkish public, when we
talk about widows, these women, particularly in the countryside are and were believed to be cursed. We can
easily exemplify this recognitions from the apophthegm, nursery rhymes, acclamation and imprecations of
the oral culture. This definition is known as “Widowed Dame” in the Azerbaijan Turkish Cultural Geography.
There are many examples of believes that the curse of these women may harm the people in the immediate
surrounding or not. One of the examples is that these women are not taken to ask for the girl in marriage. It
is not seemed appropriate for them to stir the henna of the bride. It is also possible to give more examples
from other parts of life. We will take this topic in hand in our representment.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Eylül 2011 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2011 Lokman Hekim Journal 2011; Supplement |
Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin süreli bilimsel yayınıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Makalelerin sorumlulukları yazarlara aittir
Kapak
Ayşegül Tuğuz
İlter Uzel’in “Dioskorides ve Öğrencisi” adlı eserinden
Adres
Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Çiftlikköy Kampüsü
Yenişehir/ Mersin