Bu çalışma, insan-makine ilişkisinde yaşanan paradigmatik dönüşüm çerçevesinde, yapay zekânın toplumsal algı, etik çıkarım ve varoluşsal etkileşim biçimlerini bilimkurgu sineması üzerinden incelemeyi amaçlamaktadır. Temel varsayımı, “bilimkurgu sinemasında yapay zekâ temsilleri, tarihsel dönemlere göre hangi sosyokültürel kaygılar, teknolojik tahayyüller ve ideolojik eğilimler doğrultusunda şekillenip yeniden üretilmiştir” sorusudur. Bilimkurgu sinemasının, yapay zekanın sunduğu potansiyel umutları, teknolojik ilerlemenin yarattığı distopik senaryoları ve beraberinde tetiklediği etik-varoluşsal ikilemleri yansıtan güçlü bir kültürel ayna işlevi gördüğünü, ayrıca bu kolektif algıları aktif olarak biçimlendiren ve yeniden üreten bir mecra olduğunu savunmaktadır. Yapay zekânın teknolojik bir araç statüsünden sıyrılarak kültürel ve felsefi bir özneye evrilmesi, sinemanın bu dönüşümle birlikte üstlendiği ideolojik rolü açığa çıkarmıştır. Bu bağlamda dönemleriyle özdeşleşen ve kültleşen Metropolis, 2001: Bir Uzay Destanı, Blade Runner ve Matrix filmleri seçilmiş; yapay zekâ imgelerinin tarihsel ve temsili evrimi, sinemasal anlatı aracılığıyla çözümlenmiştir. Bunun için tercih edilen yöntem, anlatı yapıları, görsel göstergeler, ideolojik kodlar ve kavramsal motifler üzerinden filmlerin derin yapılarındaki anlam katmanlarını ortaya çıkartma hedefine yöneliktir. Nitel içerik analizi yöntemiyle, betimleyici analiz yanında tematik çözümlemeye de odaklanılarak, yapay zekâ imgelerinin sinematik temsilleri tarihsel bağlamları içinde değerlendirilmiştir.
Yapay Zekâ Bilimkurgu Sineması Distopya Robot İnsan-Makine Diyalektiği
This study explores how representations of artificial intelligence in science fiction cinema reflect the evolving dynamics of human–machine relations, with a particular focus on their sociocultural meanings, ethical implications, and existential resonances. Framed by the notion of a paradigmatic shift, it asks: In what ways have cinematic portrayals of AI been shaped and redefined across historical periods in response to shifting anxieties, technological imaginaries, and ideological orientations? The central claim is that science fiction cinema operates not only as a cultural mirror that reflects collective hopes and fears regarding AI, but also as an active discursive site that constructs and disseminates those very perceptions. As AI transitions from a utilitarian tool to a philosophical and cultural subject, cinema plays a crucial ideological role in narrating this transformation. To examine this evolution, four canonical films were selected—Metropolis, 2001: A Space Odyssey, Blade Runner, and The Matrix—each emblematic of the era in which it was produced. The study applies a qualitative content analysis approach that focuses on narrative structures, visual codes, ideological subtexts, and conceptual motifs in order to uncover the deeper semiotic and thematic layers embedded in each film. Through a combination of descriptive and thematic analysis, the cinematic construction of AI is situated within its broader historical and cultural contexts.
Artificial Intelligence Science-fiction Cinema Dystopia Robot Human-Machine Dialectic.
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Film Eleştirisi |
| Bölüm | Araştırma Makalesi |
| Yazarlar | |
| Yayımlanma Tarihi | 30 Ekim 2025 |
| Gönderilme Tarihi | 3 Temmuz 2025 |
| Kabul Tarihi | 20 Ekim 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 2025 10. Yıl Özel Sayısı |