Öz
Gerek Osmanlı İmparatorluğu gerekse onun devamı olan Türkiye Cumhuriyeti yönetim sistemi içinde yer alan vilayet, sancak, kaza ve nahiyelerin merkezleri ile bunların idari sınırları zamana ve şartlara göre sık sık değiştirilmiştir. Bunda; kazanılan zaferler, kaybedilen topraklar, fizikî şartlar, sosyo-ekonomik yapı, ulaşım ve güvenlik sorunları gibi faktörler önemli rol oynasa da bu değişikliklerin bir kısmı bizzat halkın şikâyet ve talepleri sonucu gerçekleşmiştir. Bilindiği gibi halkın üst makamlara hitaben talep ve şikâyetlerini dile getirdikleri dilekçelerin (arzuhallerin) yerel veya merkezî yönetim nezdinde kabul görüp görmemesi, bunların gereğinin yerine getirilip getirilmemesi devlet-millet ilişkisinin sağlamlığı ya da zayıflığını gösteren çok önemli belgelerdir. Araştırmada Başbakanlık Cumhuriyet Arşivinden elde edilen belgeler ışığında Sinop’un idarî coğrafyasında gerçekleştirilen bazı değişikliklerin halkın beklenti ve taleplerine uygun olarak nasıl çözümlendiği konusu üzerinde durulmuştur. Örnek alan olarak seçilen Sinop’un Ayancık ve Türkeli ilçeleri arasında Osmanlı’nın son dönemlerinde ortaya çıkan rekabet sonucu kaza merkezi yer değiştirmiş, sonunda Ayancık’ın kaza merkezi olmasının ardından bu kez de Helâldı ile Türkeli arasında nahiye merkezinin neresi olacağı konusunda zıtlaşmalar yaşanmıştır. Kastamonu’nun Çatalzeytin ilçesinin kurulmasıyla bu kez kazalar arasında köyler paylaşılmış, bağlandığı kaza merkezini beğenmeyen köylüler de yine arzuhaller yazarak Ankara’dan mağduriyetlerinin giderilmesini istemişlerdir. Bu çekişmeler halkın dilekçeleri ile en üst yönetime kadar ulaştırılmış, ileri sürülen talepler gerekçelendirilerek çözüm istenmiştir. Cumhuriyetin daha ilk yıllarından itibaren önce Mustafa Kemal Atatürk, sonrasında İsmet İnönü, daha sonra da Celal Bayar ve Cevdet Sunay imzalarıyla Cumhurbaşkanı düzeyinde bu isteklere cevap verilmesi ve talep edilen değişikliklerin yerine getirilmesi yeni Türkiye Cumhuriyeti devletinin duyarlılığını ve Osmanlıdan Cumhuriyete geçtikten sonra da devlet geleneğinin halâ ne kadar güçlü bir şekilde devam ettiğini göstermesi bakımından önemlidir. Araştırmada, belgelere dayalı olarak verilen örnekler üzerinden vatandaşların devlete bağlılıklarının temelinde yatan bu hususa dikkat çekilerek, devlet-millet ilişkisinin dilekçe hakkı üzerinden ne kadar güçlü bir şekilde kurulduğu ortaya konulmuştur.