Akdeniz’in doğusundaki Yafa genelde Kudüs’ün limanı olarak işlev görmüş, 19. Yüzyılın sonlarında demir
yollarının yapımıyla gittikçe gelişmiştir. Nüfusu artan Yafa’ya 20.yy’ın başlarından itibaren Yahudi göçü hızlanmış ve şehrin kuzeyinde
yeni bir şehir olarak Tel-Aviv doğmuştur. Yafa’daki Osmanlı dönemi yapılarının çoğu 19. yüzyılda inşa edilmiştir.
Sivil binalar çoğunlukla yerel üslupta, kamu/devlet yapıları yerel geleneklerden de
etkilenerek Osmanlı ve batılı tarzda inşa edilmiştir. Bu makalede incelenen iki
yapıdan biri olan Yafa Saat Kulesi, kent merkezinde bir kamusal alan oluşturmasıyla,
diğer yapı olan kışla veya askeri debboy, devlet otoritesiyle öne çıkmaktadır. Bu iki yapı
üzerindeki Sultan II. Abdülhamid’e ait tuğralar ve kışla kapısı üzerindeki Türkçe kitabe,
başkent İstanbul’un siyasi simgesel anlamını bir bakıma taşraya taşımaktadır. Kışlanın
kitabesi ana giriş kapısının geniş yuvarlak kemer aralığında üç satır altı mısradan oluşmaktadır.
1885-86 tarihli kitabenin hemen üstüne tuğra yerleştirilmiştir. Bölgede bulunan
diğer Osmanlı yapılarının üzerindeki kitabeler Arapça iken kışla binasının üzerindeki
kitabenin Türkçe yazılması bilinçli bir tercihtir. Burada Kanun-u Esasi’de devletin resmi
dilinin Türkçe olduğu ilkesinin bir yansımasını dikkate almak gerekir. Bunun yanında
Türkçülük politikası yapmadan ama ortak bir resmi dil üzerinden anlaşmak, bölgede bir
takım hesaplar peşinde koşan batılı devletlere güçlü bir mesaj vermek de göz ardı edilmemelidir.
Bugün kışla binası üzerine çeşitli eklemeler yapılarak otel olarak kullanılmaktadır.
Saat kulesi İsrail otoriteleri tarafından restore edilmiş ve şehrin önemli bir anıtı olarak simgesel anlamını korumaktadır.
Mimari yapılar bir milletin üzerinde yaşadığı toprak parçasını vatan haline getirdiğinin en önemli kanıtlarıdır.
Bugün için bu eserler bizden izler ve hatıralar taşımaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 26 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Sayı: 88 |