Contemporary British writer Megan Hunter’s popular climate fiction novel, The End We Start From, depicts the struggle of the main character waiting to give birth in a flooded London due to climate crisis, and of her baby to survive amidst the disaster. Reflecting women's trans-corporeal interaction with the damaged posthuman nature, London is flooded again after the main character's water breaks, and she gives birth. Taking shelter in the mountains in the north with her newborn son and husband, she cares for her son and takes on all the responsibilities, being subjected to sexist treatment before and after birth. She sets out in solidarity with the character O, a single mother in the refugee camp in Scotland with the children. Harassed on the road, they eventually reach a safe point, establish a harmonious order in nature and raise their children. Even though they experienced various difficulties throughout the flood disaster, women stood stronger than men and survived the disaster with their children. Amid the chaos, the main character, who draws herself up despite everything, feels that the disaster is over, thanks to her bond with her child and her instincts, and returns to the city to reunite with her missing husband. Although seemingly painting a pessimistic picture as it conveys the drama and difficulties experienced amidst the disaster, the novel promises hope to the reader with the happy ending of the main character with her son after their struggle for survival. In this article, Megan Hunter's The End We Start From will be analyzed as a climate fiction novel and the place of nature and women in the anthropocentric order will be examined in the light of ecofeminism and Anthropocene theories.
Çağdaş İngiliz yazar Megan Hunter’ın popüler iklim kurgu romanı Sondan Sonra, iklim krizi sonucu sular altında kalan Londra’da doğum yapmayı bekleyen baş karakterin, bebeğiyle birlikte felaketin ortasında verdiği yaşam mücadelesini resmetmektedir. Zarar gören insan-ötesi doğayla kadının bedenler-arası etkileşiminin yansıması olarak, baş karakterin suyunun gelip doğumun gerçekleşmesinin ardından Londra’yı yeniden sel vurur. Yeni doğmuş oğlu ve kocasıyla kuzeydeki dağlara sığınan kadın karakter, doğum öncesinde olduğu gibi sonrasında da cinsiyetçi muamelelere maruz kalarak oğlunun bakımını ve bütün sorumlulukları üstlenir. İskoçya’daki mülteci kampında yalnız bir anne olan O karakteriyle dayanışma içine girerek çocuklarıyla yola koyulurlar. Yolda taciz edilen kadınlar, sonunda güvenli bir noktaya ulaşarak doğa içinde uyumlu bir düzen kurup çocuklarını büyütürler. Yaşanan sel felaketiyle türlü sıkıntılar yaşasalar da erkeklere kıyasla daha güçlü durmuş ve felaketi çocuklarıyla sağlam şekilde atlatırlar. Kaosun ortasında, her şeye rağmen dik duran ana karakter, çocuğuyla arasındaki bağ ve içgüdüleri sayesinde felaketin sona erdiğini hissederek şehre dönüp kayıp kocasıyla kavuşur. Felaketin ortasında yaşanan dram ve zorlukları aktarması nedeniyle karamsar bir tablo çizer gibi görünse de roman aslında, ana karakterin oğluyla kurtuluş mücadelesinin mutlu sonla bitmesiyle okuyucuya umut vadeder. Bu makalede Megan Hunter’ın Sondan Sonra eseri, iklim kurgu romanı olarak ele alınarak doğa ile kadının insan-merkezci düzendeki yeri ekofeminizm ve Antroposen kuramları ışığında irdelenecektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Dünya Dilleri, Edebiyatı ve Kültürü (Diğer), Edebi Teori |
Bölüm | EDEBİYAT / ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ekim 2024 |
Gönderilme Tarihi | 9 Eylül 2024 |
Kabul Tarihi | 3 Ekim 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: Edebiyat Kuramları ve Eleştiri Özel Sayısı |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.