Kur’an, Allah kelamıdır ve vahiy yoluyla indirilmiştir. Bu sebeple onda hata olması söz konusu değildir. Bu ön kabul ile Kur’an’a yaklaşmak, onu beşerî eserlerden büyük oranda ayırır. İnsan eseri kitaplarda yazarın psikolojisi, bilgi birikimi, arka planı, yaşadığı ortamın sosyolojisi önemli iken, vahiy eseri bir Kitap hakkında ancak murad-ı ilahî kavramını kullanmak uygun düşer. “Kur’an okuması” ifadesi, ilahî kaynaklı bir metne yönelişi ve Allah’ın maksadını anlama gayretini ifade eder. Bu bakımdan Kur’an’ı okumak, dışarıda elde ettiğimiz bilgi ve yöntemleri onda aramak şeklinde olabileceği gibi, Kur’an’ı kendi bünyesinde anlamaya çalışmak, zorda kalmadıkça onun dışına çıkmamak şeklinde de olabilir. Gelenek bize, Kur’an’ın ancak rivayetle anlaşılabileceğini, bunun dışındakilerin uydurma olacağını söylemektedir. Ancak zaman göstermiştir ki rivayet, farklı dönemlerdeki insanların ihtiyaçlarını tam olarak karşılayamamakta, sorularına tatmin edici cevaplar verememektedir. Bunun farkında olarak müfessirler de Kur’an yorumunda dirayet ağırlıklı yöntemleri benimsemişlerdir. Bu yöntemler içinde belki de en değerlisi Kur’an’ın yine Kur’an’la anlaşılmasıdır. Bugün semantik ilmi de metnin dinamiğinin anlaşılmasının bizi metnin anlamına ne derece yaklaştırdığını önemle vurgular. Metne daha dikkatli bakmak ve doğrudan metne sorular sormak, bu soruların cevaplarını yine metinde bulmaya çalışmak, daha ikna edici ve daha bilimsel cevaplara ulaşmamıza yardım edecektir. Bu çalışmada, Kur’an’da Mûsâ-Hızır kıssası bağlamında yer alan “mecmau’l-bahreyn” ifadesi üzerine bir “Kur’an okuması” gerçekleştirilmiştir. Hz. Mûsâ ile Hz. Hızır’ın kısa süren arkadaşlıklarının başlangıç noktası kabul edilen bu ifadenin mahiyeti hakkında âlimler ihtilaf etmişlerdir. Bu çalışma ise tefsirlerde söylenenlerin dışında bir seçenek sunma ve konuyla ilgili akla gelen sorulara cevap verme amacı taşımaktadır. Çalışmada doğrudan metne sorular sorarak ve cevaplarını metinde bularak neticeye ulaşma çabası hâkimdir. Ancak doğrudan metinden elde edilemeyen, fakat dış dünyada örneği olan kelimeler, rivayetlerle anlamaya yönelmeden önce doğrudan dış dünyadaki görüntüsüne bakılarak anlaşılmaya çalışılmıştır. Şöyle ki “mecmau’l-bahreyn/iki denizin birleştiği yer” ifadesini anlamaya çalışırken, bunun dış dünyada olmasının imkânına bakılabilecektir. Bu bağlamda, dış dünyada denizlerin birleştiği noktalar dikkate alındığında ve Kur’an’daki metnin akışına bakıldığında, iki denizden maksadın coğrafî anlamda iki deniz olması zor görünmektedir. Âyetteki ifadeden maksadın Hz. Mûsâ ve Hz. Hızır olması daha kuvvetle muhtemeldir. En azından bu konuda susmak, Râzî’nin de dediği gibi daha makul gözükmektedir. Öte yandan Hz. Hızır’ın Hz. Mûsâ’ya tavrına bakarak onun bildiğimiz anlamda bir şeriata bağlı olmadığını; kıssanın sonunda geçen irade ile ilgili fiillerden hareketle, onun kulluğunun daha başka ölçütlere dayandığını söyleyebiliriz. Hz. Hızır’ın insan olduğu ile ilgili olarak da anlatım içerisinde ipuçları bulunmaktadır. Çalışma, tefsirlerde izahı bulunamayan veya çok az değinilmiş sorulara cevap aramaktadır. Dolayısıyla konu hakkında ön bilgisi olan okuyucu kitlesi muhatap alınmış, konuya hazırlık sadedinde zikredilebilecek kavramların açıklamalarına yer verilmemiş, kaynakça kısmı da geniş tutulmamıştır. Çünkü ortaya konulan yaklaşım, doğrudan Kur’an metninin kendi semantik bütünlüğü içerisinde ve gerektiğinde de dış dünyadaki karşılığı ele alındığında ortaya çıkan resme göre oluşturulmuştur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Tefsir |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Kasım 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 1 Sayı: 1 |