Buhara, Maveraünnehir bölgesinin en kadim yerleşim birimlerinden birisidir. “Doğu’nun Kubbetü’l-İslâm’ı”, “Hadis Yurdu”, “Çöl Çiçeği” ve “Fâhire” olarak tanınan şehir, milattan önceki tarihlerden itibaren bölgenin dinî merkezi olagelmiştir. İpek Yolu güzergâhında yer alan Buhara; Budizm, Mecûsîlik, Maniheizm, Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi önemli dinlere ev sahipliği yapmıştır. Bu dinlerin şehirde derin izler bırakmış olması kuşkusuz İslâmiyet’in burada tanınmasını ve benimsenmesini zorlaştırmıştır. Nitel araştırma tekniklerinin kullanıldığı bu çalışmada amaç, İslâm’ın Orta Asya Türkleri tarafından kabul edilme sürecinde Buhara şehrinin rolünü ortaya koyabilmektir. Müslüman Araplar Buhara’yı nasıl fethetmiş ve burada nasıl tutunmuşlardır? Şehrin İslâmlaşma süreci nasıl gerçekleşmiştir? Yakın havzasının İslâmlaşmasına nasıl bir katkı sunmuştur? Araştırmada bu ve benzeri sorulara yanıt aranacaktır. Konu, Sâmânîler dönemiyle sınırlı tutulmuştur. Zira Sâmânîlerden sonra Orta Asya’da Müslüman Türklerin çağı başlayacaktır. Emevîler döneminde birçok kez ele geçirilmek istenilen Buhara, Horasan’ın kudretli valisi Ḳuteybe b. Müslim el-Bâhilî tarafından fethedilmiştir (90/709). Buhara’ya tam anlamıyla hâkim olmanın Emevîler için stratejik önem taşıdığı anlaşılmaktadır. Araştırmayı önemli kılan nokta da burasıdır. Zira İpek Yolu güzergâhında yer alan zengin Soġd şehirlerine sahip olabilmenin anahtarı Buhara hâkimiyetinden geçmektedir. Yine Soġd arazisi boyunca uzanan yüksek debili tatlı su kaynaklarına, olağanüstü bereketli topraklara ve stratejik değeri yüksek Hocend geçidine sahip olan Fergana bölgesine, Seyhun’un ötesindeki Türk illerine ve hatta Çin’e uzanan bir başarı hikâyesi için Emevîlerin Buhara’yı fethetmesi zorunluluktur. Şehri bu açıdan değerlendiren Emevî siyasî aklı, Ḳuteybe ile başlayarak İslâmiyet’in burada tanınması ve benimsenmesi için büyük bir çaba sarf etmiştir. Arap nüfusun şehre yerleştirilmesi, pek çok mescit inşa edilmesi, cuma namazına gelenlere bahşiş verilmesi, bazı İslâm âlimlerinin burada eğitim faaliyetleri yürütmesi, namaz kılarken kolaylık olması açısından ibarelerin Farsça söylenilmesine cevaz verilmesi bölgenin dinî merkezi olan Buhara’da İslâmiyet’in benimsenmesi için atılan adımlardan bazılarıdır. Ancak sonraki birtakım Emevî valilerinin olumsuz uygulamaları ve Emevîler Devleti’ni zevale götüren iç ve dış sebepler Buhara halkının İslâm’a mesafeli durmasına yol açmıştır. Müslüman Arapların Abbâsîler döneminde bölgedeki hâkimiyetlerini arttırarak sürdürmeleri şehrin dinî panoramasını İslâmiyet lehine değiştirmiştir. Buhara şehri, Abbâsîlere tâbi bir hanedanlık olan Sâmânîler döneminde altın çağını yaşamıştır. Buhara merkezli Sâmânî hanedanı mensuplarının, âlimlerin ve ticaret erbabının samimi çabaları, Seyhun’un kuzeyinde yer alan gayrimüslim Türk boylarının zamanla İslâmiyet’i benimseyip dine girmelerinde birinci derecede katkı sunmuştur. Müslüman Karahanlıların, Büyük Selçukluların ve İdil-Bulgar Türk devletlerinin İslâmiyet’i Sâmânîler döneminde, Buharalı siyaset, ilim ve ticaret adamları vesilesiyle kabul ettiklerine dair elimizde güçlü deliller bulunmaktadır. Buharalı âlimlerin de katkısıyla İslâm’a giren Büyük Selçukluların, Müslüman Türkleri Azerbaycan üzerinden Anadolu’ya, İran ve Irak üzerinden Mezopotamya ve Mısır’a sevk ettikleri ise tarihî bir gerçektir.
Bukhara is one of the oldest settlements in the Transoxiana region. Known as the “Dome of Islam of the East”, “Land of Hadith”, “Desert Flower”, and “Fākhirah”, it has long been a religious center. Situated on the Silk Road, the city hosted major religions such as Buddhism, Zoroastrianism, Manichaeism, Judaism, and Christianity. The strong presence of these faiths made the acceptance of Islam more difficult. This study employs qualitative research methods to examine Bukhara’s role in the Islamization of Central Asian Turks. It seeks to answer key questions: How did Muslim Arabs conquer and establish themselves in Bukhara? What was the process of the city's Islamization? How did it contribute to the Islamization of its surrounding region? The study seeks to answer these and similar questions. The scope is limited to the Sāmānid period, as the era following the Sāmānids marks the beginning of Muslim Turkish rule in Central Asia. During the Umayyad period, Bukhara was targeted for conquest multiple times and was ultimately captured by the powerful governor of Khorasan, Qutayba ibn Muslim al-Bāhilī, in 90 AH (709 CE). It is evident that full control over Bukhara held strategic significance for the Umayyads. This is also what makes the study important. Dominance over Bukhara was the key to gaining control of the prosperous Sogdian cities along the Silk Road. The Umayyad conquest of Bukhara was a necessity for achieving dominance over the Fergana region, which possessed high-flow freshwater sources, exceptionally fertile lands, and the strategically significant Khujand Pass, as well as for extending their influence on the Turkish territories beyond the Syr Darya and even to China. The Umayyad political mind, which evaluated the city from this point of view, made a great effort for the recognition and adoption of Islam here, beginning with Qutayba. The settlement of the Arab population in the city, the construction of numerous mosques, the distribution of stipends to those attending Friday prayers, the presence of Islamic scholars conducting educational activities, and the permission to recite phrases in Persian for ease during prayer were among the measures taken to promote the adoption of Islam in Bukhara, the religious center of the region. However, the oppressive policies of later Umayyad governors, along with internal and external crises that led to the dynasty’s decline, caused the people of Bukhara to remain distant from Islam. During Abbasid rule, Muslim Arab dominance in the region strengthened, shifting the city’s religious landscape in favor of Islam. Bukhara experienced its golden age under the Sāmānids, a dynasty loyal to the Abbasids. The sincere efforts of the Sāmānid dynasty based in Bukhara, along with scholars and merchants, played a crucial role in the gradual adoption of Islam by the non-Muslim Turkic tribes north of the Syr Darya. Strong evidence suggests that the Muslim Karakhanids, Great Seljuks, and Volga-Bulgar Turkish states embraced Islam during the Sāmānid period, influenced by Bukhara’s political, scholarly, and commercial elites. The Great Seljuks, who adopted Islam with the guidance of Bukhara’s scholars, later led Muslim Turkish migrations into Anatolia via Azerbaijan and into Mesopotamia and Egypt via Iran and Iraq.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Tarihi ve Medeniyeti |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2025 |
Gönderilme Tarihi | 4 Şubat 2025 |
Kabul Tarihi | 23 Mart 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 27 Sayı: 27 |