İt has been known that prognosis is poor in lung cancer vvith pleural effusion. The records of 44 lung cancer patients vvith pleural effusion admitted to our clinic betvveen 2003-2009 were evaluated. Thirty nine patients (88.6%) were male and five of them were (11.4%) femaie. Mean age of patients was 62.8 ± 11.7 (minimum 36-maximum 93) years. Thirty three patients (75.0%) were diagnosed as non small celi lung cancer (NSCLC) whereas remaining (25.0%) were presented as small celi lung cancer. Most of the cases (16/33) were diagnosed as sçuamous celi cancer in patients vvith NSCLC vvhereas the remaining were ade-nocarcinoma (seven cases), large celi cancer (two cases) and non-classified NSCLC (eight cases). The stages in most of the cases were presented as T4 (43.2%), N1 (27.3%), MO (43.2%) and stage (36.4%). Pleural effusion was in right side (43.2%) and minimal (45.5%) in size in the majority of cases. Most of the pleural effusions were in the same side vvith tumor (88.6%>), were exudative (61.4%>) and were not evaluated microscopically (61.4%). The ratio of the patients undement chemotherapy and presented vvith regression in pleural effusion was high after the first course then it decreased in the later courses (39.1 %> -»9.1 %>). The ratio of patients vvhose effusions remained stable after the first course increased in the later courses and remained above 50% (56.6%> -»63.6%>). The ratio of patients vvith Progressive pleural effusions increased in the later courses (4.3%> ->27.3%o). İn conclusion; pleural effusion might be mostly seen in the later stages of lung cancer. Most of the pleural effusions were minimal and located at the same side vvith tumor. The regression response that was achieved in the first course of chemotherapy decreased in the later courses. Progression in pleural effusions increased in the later courses.
Plevra sıvısının eşlik ettiği akciğer kanseri tablosunda prognozun sıklıkla kötü olduğu bilinmektedir. Kliniğimizde 2003-2009 yılları arasında görülmüş plevra sıvısının eşlik ettiği 44 akciğer kanseri hastasının kayıtları değerlendirildi. Olguların 39 (%88.6)'u erkek, 5 (%11.4)'i kadındı. Olguların yaş ortalaması 62.8 ± it.7 (36-93) idi. Küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK) tamlı olgu sayısı 33 (%75.0) iken, küçük hücreli akciğer kanseri tamlı olanların sayısı 11 (%25.0) idi. KHDAK olgularının çoğunluğunu (16 olgu) yassı hücreli akciğer Ca oluştururken, kalanları (yedi olgu) adenokanser, büyük hücreli (iki olgu) ve tiplendirilememiş (sekiz olgu) idi. Olguların çoğunlukla T4 (%43.2), N1 (%27.3), MO (%43.2) ve evre 4 (%36.4) dağılımına uyduğu gözlendi. Olguların plevra sıvısı sıklıkla sağ akciğerde (%43.2), minimal (%45.5), kitle ile aynı tarafta (%88.6), eksüda içeriğinde (%61.4), mikroskobik olarak direkt muayene ile değerlendirilmemişti (%61.4). Kemoterapi uygulanan ve sıvıda regresyon gözlenen olguların oranı ilk kürde yüksek iken sonraki kürlerde azaldı (%39.1 -» %9.1). Plevra sıvısı stabil kalan olguların oranı ilk kürden itibaren artarak tüm kürlerde %50'nin üstünde seyretti (%56.6 -> %63.6). Plevra sıvısında progresyon gözlenen olguların oranı ilk kürden son kürlere giderek artış gösterdi (%4.3 -> %27.3). Sonuçta; akciğer kanserlerinde plevra sıvısının daha sıklıkla ileri evrelerde izlenebildiği, olguların çoğunun minimal sıvılı olduğu ve kitle ile sıvının aynı tarafta yer aldığı gözlendi, ilk kürde sağlanan sıvıda regresyon yanıtının diğer kürlerde azaldığı ve sıvıda progresyon oranının ilerleyen kürlerde arttığı gözlendi.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 1, 2009 |
Published in Issue | Year 2009 Volume: 42 Issue: 3 |