Deniz yetki alanları, iç sular, karasuları, bitişik bölge, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgeden oluşmaktadır. Devletler, deniz yetki alanlarında egemenlik dâhil sair hakları ve yetkileri kullanırlar. Kıyı devletlerinin denizlerden azami ölçüde yararlanmaya ihtiyaç duymaları, ister istemez deniz yetki alanlarının sınırlandırılması sorununu doğurmaktadır. 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (“BMDHS”), deniz alanlarının belirlenmesini ve kaynaklarının kullanımını bütün yönleriyle ele alan ilk metindir. Sözleşme, yürürlükteki birçok örf ve adet kuralını yazılı hâle getirmiştir. Türkiye, bu Sözleşme’ye taraf olmamıştır.
Türkiye, taraf olmasa da BMDHS’de tanımlanan iç sular, karasuları, bitişik bölge, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge kavramları, büyük ölçüde Türk hukuku açısından da kabul edilebilirdir. Bu kavramlar, esasen örf ve adet hukuku olarak doğmuştur. Türk hukukunda 2674 sayılı Karasuları Kanunu hariç deniz yetki alanlarının belirlenmesine ilişkin müstakil bir kanun bulunmamaktadır. Bu sebeple, Türkiye, uluslararası örf ve adet kurallarına dayanarak deniz yetki alanlarını belirleyebilir. Nitekim, Türkiye, Karadeniz ve Akdeniz’de kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge ilan etmiştir. Çalışmamızda, Türk deniz yetki alanlarının belirlenmesini düzenleyen müstakil bir kanunun denizlerdeki hak ve menfaatlerimizin korunmasına büyük katkı sağlayacağı tespit edilmiştir.
Deniz Yetki Alanları Deniz Alanlarının Sınırlandırılması 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi Türk Deniz Yetki Alanları Deniz Yetki Alanları Kanunu
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Law in Context |
Journal Section | ÖZEL DOSYA "DOĞU AKDENİZ GÜNDEMİ" |
Authors | |
Publication Date | December 14, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Issue: 65 |