People change, and what determines the nature of this change is the social and political conditions. The development and progress of humanity is revealed in proportion to the awareness created by the relationship and interaction with nature, which means being directly open to the world. This is because, as an indicator of his vitality, man constantly desires to explore whatever lies beyond the visible as well as the visible. Curiosity and problem-solving ability constitute effective instruments of the effort to overcome the contradiction between appearance and reality. The state of sufficiency created by these instruments points to the fact that humans can determine themselves at all times and under all circumstances. The aim of this study is to focus on how Rousseau and Marx created the socio-political human being in their philosophies and to try to explain their importance along with the effect of change on problem areas created by alienation such as inequality and exploitation. While the factor that is directly definitive in the social- political evolution of man in his relationship with alienation develops through the inequality thesis in Rousseau, in Marx it emerges through the analysis of exploitation, which constitutes the sole motivation of the class society structure created by inequality. In Rousseau and Marx, the overcoming of alienation and its relationship with freedom are shaped by renewing and changing the form of the conditions that create the element of change, which constitutes the focal point of social and political evolution, or by directly and completely destroying them. As a result, by completing the study with the similarities and differences between the two views, it is expected to better reveal how the socio-political conception of man is shaped in Rousseau and Marx.
İnsan değişir, bu değişimin niteliğini belirleyen şey ise toplumsal ve politik koşullardır. İnsanlığın gelişimi ve ilerlemesi, doğayla kurulan ilişki ve etkileşimin yarattığı, doğrudan dünyaya açık olmak anlamına gelen farkındalık nispetinde açığa çıkmaktadır. Çünkü insan, canlılığının bir göstergesi olarak, sürekli bir biçimde görünenle birlikte görünenin altında yatan şeyi de keşfetmek arzusundadır. Merak ve sorun çözme yeteneği, görünen ve gerçeklik arasındaki çelişkiyi aşma gayretinin etkin enstrümanlarını oluşturmaktadır. Bu enstrümanların yarattığı yeterli olma durumu ise insanın her zaman ve her koşulda kendi kendini belirleyebildiği gerçeğine işaret etmektedir. Bu çalışmanın amacı Rousseau ve Marx’ın toplumsal politik insanı felsefelerinde nasıl oluşturduklarına odaklanarak, eşitsizlik ve sömürü gibi yabancılaşmanın yarattığı problem alanları üzerinden değişimin etkisiyle birlikte bunların önemini açıklamaya çalışmaktır. İnsanın toplumsal politik evriminde yabancılaşmayla ilişkisi içerisinde doğrudan belirleyici olan faktör Rousseau’da eşitsizlik tezi üzerinden gelişirken, Marx’ta ise eşitsizlikle doğrudan ilişkili sınıflı toplum yapısının temel niteliğini oluşturan sömürü analizi üzerinden açığa çıkmaktadır. Gerek Rousseau gerekse de Marx’ta yabancılaşmanın aşılması ve özgürlükle ilişkisinde belirleyici olan toplumsal ve politik evrimdir. Rousseau değişim unsurunu yaratan koşulların yenilenerek formunun dönüşümüne işaret ederken Marx bu koşulların doğrudan ve bütünüyle kökten yok edilmesine işaret etmektedir. Makale, bu iki görüş arasındaki benzerlik ve farklılıklar üzerinden Rousseau ve Marx’ta toplumsal ve politik insan tasavvurunun nasıl şekillendiğini gözler önüne sermeye çalışmaktadır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | History of Ideas |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2024 |
Submission Date | April 22, 2024 |
Acceptance Date | June 28, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 |
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi (HEFAD) Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.