In every period of history, people have considered some behaviors that they considered contrary to the social values of their time as crimes and have tried to continue their existence as a society by imposing deterrent sanctions for these crimes. For this reason, it can be said that punishments exist together with the existence of human beings. As a matter of fact, past divine religions that have existed along
with human history have also imposed penalties for crimes committed during their period. Islam, the last divine religion that exists in life, has prescribed certain punishments for some crimes in order to establish order and peace in society. The punishment of some of these crimes has fixed and unchangeable characteristics as it is determined by the texts and consensus. Some of them are not appointed
by statutes and are left to the initiative, discretion and evaluation of the administrators. The punishments for the crimes in the first part are called had/hudud with the name in the texts and the statements of the ulema. Since the terms are included in the heavy penalties section due to their characteristics, additional conditions have been introduced in their proof. The most important of these conditions is that there is no suspicion of the crime committed. There is a lot of information and practices in classical fiqh books regarding the removal of hudud due to doubt. It is seen that the sects act very sensitively on this issue and, in order to avoid any doubt, they categorize the doubt in line with their own methods and put forward conditions for its acceptance. In this study, we will discuss the issue of doubt in the context of the Shafi’i sect and show with examples how the doubt in question functions in lowering the hudud. In this context, it is seen that the Shafi’i sect divides doubt into three parts. 1. Doubt at the location, 2. Doubt at the perpetrator, 3. Doubt at the direction. However, it is also known that not every doubt is considered arbitrary and in the category of suspicion that falls short of the hadd, and some rules have been introduced in order to avoid wasting the hadd penalties and to prevent victimization. In particular, it is seen that the Shafi’i scholars, in line with the understanding that the doubt caused by differences of opinion must have a basis, put forward the combination of a series of conditions that do not consider every disagreement in the section of doubt (the disagreement of the ulema) as doubt.
Tarihin her döneminde insanlar, zamanının toplumsal değerlerine aykırı kabul ettikleri bazı davranışları suç olarak kabul etmiş ve bu suçlar için de caydırıcı müeyyideler koyarak toplum olarak varlıklarını devam ettirmeye çalışmışlardır. Bu nedenle cezaların insanoğlunun varlığıyla beraber varlık gösterdiği söylenebilir.Nitekim insanlık tarihiyle birlikte varlık gösteren geçmiş ilahi dinler de bulundukları dönem itibariyle işlenen suçlara yönelik cezalar koymuştur. Hayatın içerisinde yer alan son din İslam da toplumda düzen ve huzuru tesis etmek için bazı suçlara belirli cezalar vazetmiştir. Bu suçlardan bazılarının cezası naslar ve icma ile belirlendiğinden sabit ve değişmez niteliklere sahiptir. Bazıları ise naslarla tayin edilmeyip yöneticilerin takdir ve değerlendirmelerine bırakılmıştır. Birinci kısımda yer alan suçlara yönelik cezalar -naslarda yer alan ismiyle ve ulemanın beyanlarıyla had/hudûd diye isimlendirilmiştir. Hadler özellikleri itibariyle ağır cezalar kısmında yer aldığından ispatında ilave şartlar getirilmiştir. Bu şartlardan en önemlisi de işlenen suçun şüphe barındırmama şartıdır. Hadlerin şüphe gerekçesiyle ıskatına (düşürüldüğüne) dair klasik fıkıh kitaplarında birçok bilgi ve uygulama mevcuttur. Mezheplerin bu hususta çok hassas davrandıkları ve şüpheye mahal bırakmamak için kendi usulleri doğrultusunda şüpheyi kategorize ettikleri ve kabulü için şartlar ileri sürdükleri görülmektedir. Biz bu çalışmamızda Şâfiî mezhebi bağlamında şüphe konusunu ele alıp söz konusu şüphenin hadleri düşürmede nasıl bir fonksiyon icra ettiğini örnekleri ile göstereceğiz. Şâfiî mezhebinin bu bağlamda şüpheyi üç kısma ayırdığı görülmektedir. 1. Mahalde şüphe, 2. Failde şüphe, 3. Cihette şüphe. Ancak, had cezalarının zayi olmaması, mağduriyetin önüne geçilmesi için her şüphe gelişi güzel haddi ıskat eden şüphe kategorisinde değerlendirilmediği, bazı kuralların getirildiği de bilinmektedir. Özellikle, Şâfiî fukahânın, görüş farklılıklarının meydana getireceği şüphenin bir dayanağının olması gerekir anlayışı doğrultusunda cihette şüphe (ulemanın ihtilafı) kısmında yer alan her ihtilafı, şüphe olarak değerlendirmediği bir dizi şartın bir araya gelmesini ileri sürdükleri görülmektedir
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Islamic Law |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2024 |
Submission Date | March 24, 2024 |
Acceptance Date | June 14, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Issue: 2 |