İslam’ın ilk yüzyılı zühd
çağı olarak adlandırılan Miladi 610-710 arası dönem sosyo-ekonomik, siyasal ve
teo-stratejik açıdan analiz edilmeyi beklemektedir. İslâm’ın ilk yüzyılını inşa
eden en önemli düşünce kuşkusuz “zühd”den beslenen ve Medine Ekolü olarak
adlandırılan Medine düşüncesidir. Günümüze kadar ayrışarak gelen İslâmî ana
akımlar (3T/Tesennün-Tasavvuf-Teşeyyü) bir şekilde
kendilerini Medine düşüncesine dayandırırlar.
Hz. Peygamber’in ve
sahabenin yaşam biçimini yansıtan ve Medine’de tekemmül eden bu ekol
başlangıçta inkâr ve şirke karşı İslam’ın değerlerini savunmaktaydı. Ancak
dünyevileşme gerçeği iç bünyede hasarlara yol açınca hareket, bir taraftan fetih
cihatlarına devam ederken diğer taraftan iç bünyeye yönelip emr-i bi’l-maruf nehy-i
ani’l-münker ile zühd duyarlılığını ihya etti.
Zühd
çağı Medine ekolünün öncü isimleri arasında Bilal-i Habeşi (ö. 640), Ebuzer
el-Ğifari (ö. 652), Ali b. Ebi Tâlib (ö. 661), Ammar b. Yasir (ö. 657) vardı. Ekol, bir yandan zühd
çağı değerlerine; zühd, ibadet, ihlas, ihsan ve takvaya vurgu yaparken diğer
yandan bu sıfatları taşıyan sadıklarla birlikte hareket etmekteydi.
Muaviye
b. Ebi Süfyan (ö. 681)’ın Hz. Hasan ile yaptığı anlaşmayı çiğnediği için veliaht
oğlu Yezid (ö. 683)’e biatı reddeden Hz. Ebubekir’in oğulları Muhammed (ö. 658)
ve Abdurrahman (ö. 673), Hz. Ömer’in oğlu Abdullah (ö. 693), Zübeyir b. Avvâm’ın
oğlu Abdlullah (ö. 692) ile Ali’nin oğulları bu mektebin öncü genç sahabileri
ve aynı zamanda ilk kurbanları oldular. Nitekim Medine valisi Velid b. Utbe (ö.
684)’ye bu dört kişinin zorla biat etmeleri aksi halde öldürülmeleri emrini
bizzat veliaht prens Yezid vermişti.
İbn
Zübeyir ve Hüseyin bir gece vakti Medine’den Mekke’ye doğru yola çıkarak
biattan imtina ettiler. Bu değerlere bağlılık ve zühd tutumu, kısa vadede Harre vakası (M. 683) ile
Kâbe işgali (M. 687) gibi iki elem verici hadiseye sebebiyet verecek ve adeta
İslâm tarihinin seyrini değiştirecektir.
Hz. Osman ve Hz.
Ali’nin şehadetine varacak tarzda elim hadiselerin akabinde siyaset veya
iktidar erkleri bakımından kısa vadede başarısız gibi görülen Medine ekolünün, bilakis
uzun vadede başarılı olduğunu söylemek mümkündür. Zira İslam tarihinde hilafetin
saltanata dönüştüğü Yezid iktidarıyla özdeşleşen “hukukun üstünlüğü değil gücün
üstünlüğü” sürecinde dünyevî eğilimler gayr-ı meşru ilan edilmiş; tarih boyu İslam’ın
Tesennün, Teşeyyü’ ve Tasavvuf (3T) eğilimleri bu hususta görüş birliği içinde
olmuşlardır.
Bu çalışma ile
İslam’ın ilk yüzyılında aynı ruh köküne sahip 3T hareketlerinin günümüzde
ayrışma içinde oldukları yanılsamasını ortaya koymaya ve İslam birliği
idealinin imkân analizini yapmaya çalışacağız.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 1 Sayı: 1 |