The main purpose of criminal procedure is to reach the material fact (truth) without causing human rights violations. For this reason, it is unacceptable in modern criminal procedure systems to prove the crime with all methods. The search protection measure regulated in the 116th and subsequent articles of the Turkish Code of Criminal Procedure (TCCP) No. 5271 may be aimed at the capture of the suspect and the defendant or for the purpose of obtaining evidence. However, search measures are not only regulated in TCCP No. 5271. Another search measure, also called preventive search, is also regulated in some special laws, especially Article 9 of the Law of Police Powers No. 2559.
Since there is no separate judicial police organization in Turkish Republic, both judicial and preventive searches are carried out by the same police units. This situation brings the actual boundaries of judicial search and preventive search very close to each other. At this point, the debates on whether it is legal to use the evidence obtained as a result of the preventive search in criminal proceedings come to the fore. This discussion can be held on a sound basis, first, by clearly establishing the boundary between preventive searches and judicial searches. It is essential to clarify under what circumstances and conditions the evidence obtained in such incidents can be used in criminal proceedings.
In this study, we will explain the issue through a sample related with drug crimes. While presenting our findings and opinions regarding this fundamental debate through the plot of the sample Turkish Supreme Court decision, we will also try to benefit extensively from current similar judicial decisions on the subject.
Çağdaş ceza muhakemesi sistemleri, insan haklarına uygun yöntemlerle maddi gerçeğe ulaşmayı amaçlar. Bu nedenle kişilere isnat edilen fiillerin her şekilde sübuta erdirilmesi düşünülemez. Ceza muhakemesindeki klasik delil elde etme yöntemlerinden biri olan (adli) arama, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m. 116 ve devamında düzenlenmiştir. Bu tedbire şüpheli/sanığın yakalanması amacıyla başvurulabileceği gibi delil elde etme amacıyla da başvurulabilir. Ancak dikkat edilmelidir ki, arama yalnızca CMK’da düzenlenmiş değildir. Uygulamada sıkça başvurulan bir diğer arama türü “önleme aramasıdır”. Önleme araması, başta 2559 sayılı Polis Vazife ve Salȃhiyet Kanunu (PVSK) olmak üzere birçok özel kanunda ayrıca düzenlenmiştir.
Özünde birbirinden farklı nitelikteki bu iki arama işlemi, özerk bir adli kolluk birimi bulunmaması nedeniyle ülkemizde aynı birimlerce ifa edilmektedir. Aynı birimler tarafından ifa edilmesi, bu iki arama türü arasındaki önemli farklılıkların gözden kaçırılmasına zemin hazırlamaktadır. Ancak koruma tedbiri niteliğindeki adli arama ile özünde idari tedbir olan önleme araması; şartları, niteliği ve amaçları bakımından birbirinden tamamen farklıdır. Bu sebeple her iki arama türünün birbiri yerine ikame edilmesi hukuken mümkün değildir.
Buna karşılık uygulamada iki arama türü arasındaki farklılıklar görmezden gelinmekte, çoğu olayda önleme araması adli aramaya eş değer kabul edilmektedir. Ne teorik ne de pozitif hukuki temeli bulunan bu durum, esasında fiili kolluk uygulamasından kaynaklanmaktadır. Bu fiili durumun bizatihi kendisinden daha tehlikelisi ise hukuka aykırı bu uygulamanın yargı organları tarafından kanıksanmış olmasıdır.
Bu çalışmamızda, uyuşturucu suçlarına ilişkin bir olay üzerinden “önleme araması neticesinde elde edilen delillerin hukuka uygunluğunu” tartışacağız. Bu hukuki problemi, güncel Yargıtay kararları üzerinden açıklayacak; konuya ilişkin tespit, görüş ve önerilerimizi teorik gerekçeleriyle ortaya koymaya çalışacağız.
TÜBİTAK BİDEB
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Criminal Law |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | February 18, 2025 |
Submission Date | July 17, 2024 |
Acceptance Date | November 4, 2024 |
Published in Issue | Year 2025 Volume: 11 Issue: 1 |