Since it is not possible for humans, who are social beings, to live alone, they have had a relationship that requires continuity, first with their immediate environment and then with nature. Since nature is indisputably the only source for human existence, people must continue their existence depending on nature. The relationship between humans and nature can be considered as the relationship between humans and their environment. Because human beings, who think and speak, are full of curiosity and desire to know. This desire to know is directed towards nature in one aspect and towards humans in another aspect. Man was amazed by the fascinating beauty and unique power of nature, realized his own helplessness and powerlessness in the face of the impressive power of nature, and tried to know and understand nature. Thus, human beings, searching for how and according to what to live, have attempted to make sense of their existence in the world. This quest of philosophy led man to question his own nature and the nature he lives in, and after meeting his primary needs through nature, man began to ask questions and look for answers. In the early periods, humans saw nature as a living being, the expression 'mother nature' or 'mother earth' was used in many societies, and great respect was given to nature because it fed, sheltered and often frightened people. With the ever-developing and differentiated thought, respect for nature has begun to decrease and different meanings have been attributed to nature in the historical process. With the changing and developing ages, the meanings attributed to nature have become devalued. For this reason, nature has affected and affected people in different dimensions on the way from respect to sovereignty for people who have been living in touch with nature since the first day. With the developing power of science and technology, the idea of endless progress has pushed the limits and taken man's dominance over the supernatural to incredible levels. With the seventeenth century, this change showed its effect more clearly. With the mentioned change, mechanist theory developed as a new understanding, causing breaks in the organic world view that had been going on for centuries. Mechanist theory damaged the sacred power of nature and replaced the human-nature relationship with the machine-human relationship. In the machine-human understanding, nature is given to human domination based on the power of science and the superiority of knowledge.
Toplumsal varlık olan insanın tek başına yaşaması mümkün olmadığı için önceleri yakın çevresiyle daha sonra doğa ile süreklilik gerektiren bir ilişkisi olmuştur. Doğanın insan varlığı için tartışmasız biricik kaynak olması nedeniyle insanlar, doğaya bağlı olarak varlıklarını sürdürmek zorundadır. İnsan ve doğa arasındaki ilişki, insanın kendisiyle ve çevresiyle arasındaki ilişki olarak değerlendirilebilir. Çünkü düşünen ve konuşan bir varlık olan insan, merak ve bilme isteğiyle doludur. Bu bilme isteği bir yönüyle doğaya bir yönüyle de insana yöneliktir. İnsan, doğanın büyüleyici güzelliğine ve eşsiz gücüne hayran kalmış, doğanın etkileyici gücü karşısında kendi acizliğinin ve güçsüzlüğünün farkına varmış ve doğayı tanımaya ve anlamaya çalışmıştır. Böylelikle nasıl ve neye göre yaşayacağını araştıran insan, dünyadaki varoluşunu anlamlandırma çabası içerisine girmiştir. Felsefenin bu arayışı insanı, kendi doğasını ve içinde yaşadığı doğayı sorgulamaya yönlendirmiş ve insan öncelikli ihtiyaçlarını doğa sayesinde karşıladıktan sonra sorular sormaya cevaplar aramaya başlamıştır. İnsan ilk dönemlerde doğayı canlı bir varlık olarak görmüş, pek çok toplumda ‘doğa ana’ veya ‘toprak ana’ ifadesi kullanılmış, doğanın insanları beslediği, barındırdığı ve çoğu zaman da ürküttüğü için doğaya büyük saygı beslenmiştir. Giderek gelişen ve farklılaşan düşünce ile doğaya saygı azalmaya başlamıştır ve tarihsel süreçte doğaya farklı anlamlar yüklenmiştir. Değişen ve gelişen çağlarla birlikte doğaya atfedilen anlamlar değersizleştirilmiştir. Bu nedenle ilk günden beri doğayla iç içe yaşayan insan için doğa saygıdan egemenliğe giden yolda farklı boyutlarda etkilenmiş ve etkilemiştir. Gelişen bilim ve teknoloji gücü ile sonsuz ilerleme düşüncesi sınırları zorlamış, insanın doğaüstündeki egemenliğini inanılmaz boyutlara taşımıştır. On yedinci yüzyılla birlikte bu değişim etkisini daha belirgin bir şekilde göstermiştir. Bahsedilen değişim ile yüzyıllardır devam eden organik dünya görüşünde kırılmalara neden olarak yeni bir anlayış olarak mekanist kuram gelişmiştir. Mekanist kuram doğanın kutsal gücünü zedelemiş ve insan-doğa ilişkisi yerine makine-insan ilişkisine bırakmıştır. Makine-insan anlayışında bilimin gücü ve bilginin üstünlüğü esas alınarak doğa insan egemenliğine verilmiştir.
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | Fine Arts |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | September 25, 2025 |
Submission Date | July 28, 2025 |
Acceptance Date | September 17, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Issue: 9 |