İslam felsefesi geleneğinde Meşşâî filozoflar, görüşlerinin tutarsız olduğu iddiasıyla Gazzâlî (ö. 1111)’nin Tehâfüt adlı eserinde ciddi bir eleştiriye maruz kalmışlardır. İslâm felsefesinin yapısal dönüşümüne ön ayak olan bu eser İslâm düşüncesinde tehâfüt geleneğinin de kaynağı niteliğindedir. Osmanlı dönemi İslam felsefesi; kelâm, felsefe ve tasavvuf disiplinlerinin, konu, amaç ve metot bakımından yakınlaştığı multidisipliner bir yapı arz etmektedir. Bununla birlikte o, genel olarak Gazzâlî düşüncesinin baskın olduğu bir geleneğin devamıdır. Bu felsefe, Fatih Sultan Mehmed’in, Gazzâlî’nin Tehâfüt adlı eserini daha anlaşılır kılacak bir eserin yazılmasını emrettiği bir yarışmayla ivme kazanmıştır. Söz konusu bu yarışmada Hocazâde’nin Tehâfütü’l-felâsife’si ile Ali et-Tûsî’nin (ö. 1482) Kitâbu’z-Zuhr’u rekabet etmiş, sonuçta Hocazâde’nin eseri büyük beğeni toplayarak yarışmayı kazanmıştır. Hocazâde’nin Tehâfütü’l-felâsife adlı eseri gerek İslâm felsefe geleneğine ve gerekse tehâfüt geleneğine yaptığı katkı açısından son derece müstesna bir yere sahiptir. Söz konusu bu eser, teorik yaklaşımı, konuları sistemli bir şekilde ele alma yöntemi ve derinlikli bakış sunan özelliği bakımından, Osmanlı dönemi İslam felsefesine tipik bir örnek teşkil etmiş ve hatırı sayılır bir ün kazanmıştır. Hocazâde, Tehâfüt’ünde aklı ve nakli birbirinin tamamlayıcısı olarak görmüştür. O, düşüncelerinin yerindeliği ile kelâm-felsefe tartışmalarının merkezinde yer almış ve tehâfüt geleneği içerisinde haklı bir konum elde ederek Osmanlı dönemi İslam felsefesinin önde gelen düşünürleri arasında yer almıştır. Hocazâde’nin eserinin orijinal adı “Kitâbû’t Tehâfüt fi el-Muhâkeme beyne’l Gazzâlî ve’l-Felâsife”dir. Eser, yirmi iki felsefi meseleden oluşmaktadır. Hocazâde bu yirmi iki mesele içerisinde bütün felsefi konular hakkındaki görüşünü açıklamış, Gazzâlî’nin de filozoflar ile çatıştığı konuları karşılaştırmalı olarak ele almıştır. Gazzâlî’nin, filozofları tekfir etmesinden sonra düşünce geleneğinde önemli hale gelen üç mesele, eserin ana konusunu oluşturmaktadır. Düşünce ve metot bakımından Osmanlı Dönemi İslâm felsefesinin önemli temsilcilerinden biri olan Hocazâde, eserinde Gazzâlî ve diğer filozofların görüşlerine yer vermiş, görüşler arasında mutabakat sağlamaya çalışmış ve en iyi tercihi yapmaya gayret etmiştir. Bu eser üzerine yazılan talikat ve haşiyeler Osmanlı düşünce geleneğinde felsefenin gelişmesine büyük bir katkıda bulunmuş dahası bir anlamda tozlanmış ya da küllenmiş tehâfüt tartışmalarının yeniden canlanmasını, harlanmasını sağlamıştır. Bu makalede literatür ve veri analizi yöntemleri kullanılmak suretiyle Osmanlı dönemi İslam felsefesinin seyrini yansıtan tehâfüt geleneği ve bu gelenek içerisinde Hocazâde’nin tehâfüt adlı eserinin yeri ve önemi ortaya konacaktır. Bu çalışmayla amaçlanan bir diğer husus ise Hocazâde’nin entelektüel kişiliği ile Osmanlı düşünce geleneğinin yapısal özellikleri arasındaki muhtemel ilişkilerdir.
In the tradition of Islamic philosophy, mas̲h̲s̲h̲āʾiyyūn have been subjected to serious criticism in G̲h̲azālī’s (d. 1111) work Tahāfut al-Falāsifa, with the claim that their philosophical views are incoherent. Tahāfut, which pioneered the structural transformation of Islamic philosophy, is also the source of the tradition of Tahāfut in Islamic thought. Islamic philosophy in the Ottoman period presents a multidisciplinary structure in which the disciplines of ilm al-kalām, philosophy and taṣawwuf converge in terms of subject, purpose, and method. Besides, it is the continuation of a tradition in which G̲h̲azālī’s thought is dominant in general. philosophy gained momentum with a competition for a work that Fatih Sultan Mehmed wanted to be written on G̲h̲azālī’s Tahāfut. In this competition, K̲hōd̲j̲ā-Zāde’s (d. 1488) Tahāfut al-Falāsifa and Alāʾ al-Dīn ʿAlī al-Ṭūsī’s (d. 1482) Kitāb al-Zuhr competed and K̲hōd̲j̲ā-Zāde’s work won the competition with major praise. This work of K̲hōd̲j̲ā-Zāde entitled Tahāfut al-Falāsifa has an exceptional place in terms of its contribution to both the Islamic philosophy tradition and the tradition of tahāfut. This work, in terms of its theoretical approach, which has a feature that offers insight and method of addressing the issues systematically, is a typical example to the Islamic philosophy of the Ottoman period and gained a considerable reputation at that time. The original name of K̲hōd̲j̲ā-Zāde’s work is Kitâb al-Tahāfut fi'l-Muhākama Bayna'l G̲h̲azālī wa'l Falāsifa. The work consists of twenty philosophical issues. K̲hōd̲j̲ā-Zāde explained his views on all philosophical issues in these twenty-two issues, and also discussed the issues on which G̲h̲azālī conflicted with the philosophers. Three issues that have become important in the tradition of thought after al-G̲h̲azālī denounced the philosophers constitute the main subject of the work. The instructions and annotations written on this work made a great contribution to the development of philosophy in the tradition of Ottoman thought, and moreover, in a sense, it provided the revival of the dusty volume of tahâfut discussions. In this article, by using literature and data analysis methods, the tradition of tahāfut reflecting the course of Islamic philosophy in the Ottoman period and the place and importance of K̲hōd̲j̲ā-Zāde’s tahāfut in this tradition will be revealed. Another aim of this study is the possible relations between K̲hōd̲j̲ā-Zāde's intellectual personality and the structural features of the Ottoman thought tradition.
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | Religion, Society and Culture Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2023 |
Submission Date | November 17, 2022 |
Published in Issue | Year 2023 Issue: 9 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.