Soğuk Savaş’tan sonra Türkiye hala devlet ve topluma karşı gelişen risklerin doğası ve öncelikleriyle uyumlu ve net bir bakış açısı geliştirememiştir. Soğuk Savaş’ın bitmesiyle ulusal güvenlik mimarisi yapısal olarak kusurlu hale gelmiştir. Yaygın ve birleştirici bir dış tehdit olan nükleer savaş tehdidinin yerini kaçakçılık, organize suç, terör, enerji güvenliği, bulaşıcı hastalıklar ve yasadışı göç gibi birçok tehdit almıştır. Bunlar, genel olarak toplumu hedef alır ve kimlik meseleleriyle ilişkilidirler. Hemen yanı başımızda var olan ama açık olmayan tehditlerdir. Fakat, güvenlik mimarisi, polis, istihbarat, dış işleri, savunma gibi farklı bütçe, görev ve fonksiyonlar etrafında örgütlenmiş yapısını muhafaza edegelmiştir. Bu yönetim biçimi ancak Türkiye’nin ulusal güvenliğine karşı tek bir tehditle karşı karşıya bulunduğu soğuk savaş dönemi güvenlik ortamına uygun olabilir. Bugünün karmaşık ve belirsiz güvenlik ortamı güvenlik mimarisinin nasıl yapılandırılacağı ile ilgili daha derin bir değerlendirmeyi zorunlu kılmaktadır. Yeni güvenlik paradigmasına cevap verebilmek için hem güvenlik mimarisini yeniden yapılandırmak hem de alandaki kamu görevlilerinin bakış açılarının yeni koşullara adaptasyonunu sağlamak gerekir. Bu makale, toplumsal güvenlik konseptinin güvenlik alanını yeniden organize edilebilmek için hayati bir rol oynayabileceğini tartışmaktadır. Bu tartışmanın temel dayanak noktası ise; bakanlıklar içerisinde yeni daire başkanlıkları, şube müdürlükleri kurmak, mevcutları genişletmek ve bunun için büyük finansal kaynaklar harcanırken, yeni güvenlik ortamının daha bütüncül ve stratejik bir yaklaşım gerektirdiğidir.
Güvenlik Mimarisi Toplumsal Güvenlik Türkiye’nin Güvenlik Algısı Yeni Güvenlik Paradigması
2
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kamu Yönetimi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Proje Numarası | 2 |
Yayımlanma Tarihi | 17 Temmuz 2024 |
Gönderilme Tarihi | 17 Nisan 2024 |
Kabul Tarihi | 28 Haziran 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 15 Sayı: 1 |