Uygur Budizminin çeşitli kökleri vardır: İlk önce batıdan, Toharlardan,
Maitreya Budizmi gelmiş ve ardından Uygurlar Çin Budizminin değişik ekolleriyle
tanışmışlardır. Tarihî Śākyamuni Buddha uzun zamandır nirvāṇada olmasına
rağmen, bu iki akımın merkezinde, canlıların kurtuluşu için çalışan bir
Buddha yer alır.
Belli ki Maitreya Budizminin, Buddha ve nirvāṇa kavramlarıyla ilgili bü-
yük bir sıkıntısı yoktu. Bu mezhebin Budholojisi aslında, Pali yazmalarında
anlatılan Budizmin ilk yüzyıllarının anlayışının “genişletilmiş” hâlidir1
. Bu
ise Uygurların Çinliler vasıtasıyla öğrendiği Budizmden farklıdır. Bu Budizm
metafizik spekülasyonla kendini belli eder ve nirvāṇa yani dinginliğe ulaş-
ma ve canlıların hidayete ermesi için aktif olarak uğraşan Buddha fikirlerinin
nasıl birbiriyle çelişmeyeceği sorusu, Çin Mahāyāna’sının büyük problemlerinden
biridir. Orta Asya Budizminin son dönemine kadar (14. yy.)2
, bu konudaki
tartışma Tibet ve Çin’de kesintisiz devam etmiş ve Uygur Budizmini
etkilemiştir.Budistler arasındaki bu konuya değişik çözüm önerilerini özetleyen çalışmalar
mevcuttur3
. Batı ilmi de bu konuyla ilgilenmiş ve Avrupa’da Lambert
Schmithausen ve öğrencileri rehberlik etmiştir4
. Uyguroloji alanında Jens
Wilkens Altun Yaruk’un üçüncü bölümünün edisyonuyla öncü olmuştur5
. Biz
burada, Avrupalı ve Japon araştırmacıların tartışmaları ışığında, Uygur kaynaklarını
Hint ve özellikle Çin kaynaklarıyla ilişkilendirmeye çalışacağız.
Other ID | JA74UF79MA |
---|---|
Journal Section | Translation |
Authors | |
Publication Date | October 1, 2015 |
Published in Issue | Year 2015 Volume: 63 Issue: 2 |