Discussions about the justification of having religious beliefs have been continued since the beginning of the history of philosophy. The roles of evidence and the will in belief have been discussed under the title of “The Ethics of Belief”. John Locke also addressed to evidentialism in his works. Considering to construct his epistemology and belief on the strictest basis, Locke argued that believing something on insufficient evidence or failing to proportion our degree of belief according to the strength of the evidence is a transgression against our endowed light.
İnsanın inanç oluştururken geçtiği safhaların epistemik yönden doğrulanabilirliği konusundaki tartışmalar düşünce tarihinin ilk zamanlarından bu yana devam ede gelmiştir. İnanç elde ederken deliller ve iradenin ne kadar rolün olduğu veya olması gerektiği konuları “İnanç Ahlakı” başlığı altında tartışılmaktadır. Delilcilik (evidentialism) konusundaki tartışmalara John Locke’un eserlerinde de rastlanmaktadır. Epistemolojisini ve dolayısıyla da inanç anlayışını olabildiğince sağlam bir temele oturtmak isteyen Locke, yetersiz delile binaen bir şeye inanmayı veya inancımızı elimizdeki delillerin gücüne göre orantılı tutmamayı bize verilen yetilere karşı bir hakaret olduğunu söylemiştir. Akıl ve inanç arasından kesin bir ayrım yapan Locke, aklın doğal bir vahiy, vahyin de ilahi bir akıl olduğunu ve inanç konusunda aklın rehberliğinin şart olduğunu söylemiştir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2013 |
Published in Issue | Year 2013 Volume: 3 Issue: 1 |