How should the state stand in relation to securing the rights and freedoms to which all its citizens are entitled? Should it exhibit State neutrality and impartiality? If so, are these traits in themselves guarantors of the practice and observance of religion by a minority faith? It is often overlooked how the issue has arisen repeatedly in western democracies in the striking case of the Sikh religion because of the religion’s requirement of emblems. These consist not only of the external headwear, the turban, but also the Sikh Kirpan, a blade, which may be worn internally or externally, as well as the Sikh bangle, the kara, worn both my men and women alike signifying the importance of righteous living. Western thinking is apt to misconstrue such emblems. This is because its understanding of an object is rooted in a particular philosophical thinking about what a ‘thing’ normally is in the physical world. It is a form of thinking that goes back to antiquity and derives from Aristotle’s definition of things in terms of their ‘essences’, with a certain property which defines its ‘nature’. Such reductionist thinking is ill-suited for the complexities of the modern world where ethnically diverse communities now inhabit virtually every western democracy. Yet, the Aristotelian form of thinking persists in suggesting that a Sikh Kirpan can only be a common ‘blade’ or a ‘dagger’ or a ‘sword’, and the Sikh Kara can be nothing more than an ordinary bangle on a wrist because of their innate essential qualities by which we all know them. Yet, leading court cases such as Multani, Sarika Angel and Athwal have in recent times challenged the concept of essences in a way that needs to be more widely appreciated, although a case like Jaskeerat Singh Gulshan suggests that there are still limitations to how far minority religious rights can be protected.
Devlet, tüm vatandaşlarının hakkı olan özgürlükleri ve hakları güvence altına almak konusunda nasıl bir tutum sergilemelidir? Devlet tarafsız ve objektif mi olmalıdır? Eğer öyle kabul edilirse bu nitelikler, azınlıktaki bir inancın dini uygulama ve geleneklerini yerine getirebilmesi için tek başına garanti oluşturur mu? Bu mesele, Batılı demokrasilerde sıkça göz ardı edilmekle birlikte, özellikle Sih dini bağlamında dikkat çekici vakalarla tekrar tekrar gündeme gelmiştir. Bunun nedeni, Sih dininde çeşitli dini sembolleri taşıma gerekliliği olmasıdır. Bu semboller yalnızca görünür bir başlık olan sarık ile sınırlı değildir; aynı zamanda Kirpan olarak bilinen bir bıçak (hem içte hem dışta taşınabilir) ile hem kadınlar hem erkekler tarafından takılan, dürüst bir yaşamın önemini simgeleyen bileklik (Kara) de buna dahildir. Batı düşüncesi, bu tür sembolleri çoğu zaman yanlış anlamaya eğilimlidir. Bunun sebebi, nesneleri algılayış biçimlerinin, bir nesnenin yalnızca fiziksel dünyada normalde olduğu ‘şey’ olarak algılanmasına dair bir felsefi düşünme geleneğine dayanmasıdır. Bu, kökeni Antik dönemlere uzanan ve şeyleri belirli bir özelliğe dayanarak, onların ‘mahiyet’i yani ‘doğası’ üzerinden tanımlayan Aristotelesçi anlayıştan türeyen bir düşünme biçimidir. Ancak bu indirgemeci düşünme tarzı, günümüzün karmaşık ve etnik olarak çeşitlenmiş toplum yapıları için uygun değildir. Günümüzde neredeyse her Batı demokrasisi, çok kültürlü topluluklara ev sahipliği yapmaktadır. Yine de, Aristotelesçi düşünce biçimi etkisini halen sürdürmekte ve örneğin bir Sih Kirpan'ı yalnızca sıradan bir bıçak, hançer ya da kılıç olarak, Sih Kara’sı ise bileğe takılan sıradan bir bileklik olarak görülmektedir. Çünkü bu nesneler, bilinen ve tanımlanan mahiyetleri üzerinden değerlendirilir. Ancak Multani, Sarika Angel ve Athwal gibi önemli mahkeme kararları, son yıllarda bu mahiyet algısına meydan okumuş olup bu tür kararlar, aslında çok daha geniş bir şekilde değerlendirilmeyi hak etmektedir. Buna karşılık, Jaskeerat Singh Gulshan vakası ise, azınlık dini haklarının korunmasında halen sınırlamalar olduğunu ve bu korumanın ne kadar mümkün olduğunu sorgulatmaktadır.
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | Law and Religion, International Humanitarian and Human Rights Law |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2025 |
Submission Date | February 7, 2025 |
Acceptance Date | June 27, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Volume: 3 Issue: 1 |