Objective: We aimed to present clinical features and treatment outcomes of patients who had tracheal rupture following intubation due to surgical interventions. Material and Methods: Five patients (M/F, 1/4; Mean age, 53.8±10.9 years) who were diagnosed as having tracheal rupture during or soon after surgery were included in the study and evaluated retrospectively. History, clinical features, patient characteristics, and localizations of rupture, diagnostic modalities, and treatment outcomes were reported. Results: Two of the patients were intubated with a single-lumen tube, whereas 3 patients were intubated by using a double-lumen tube. The most common symptom that led to diagnosis was subcutaneous emphysema. One patient was diagnosed during stump control before the occurrence of symptoms. It is considered that using a stylet during intubation might be a risk factor, as four of our patients were intubated with the help of a stylet. Only one patient had a difficult intubation. Conclusion: Close postoperative monitorization of patients intubated due to surgical interventions, may enable us to determine tracheal ruptute cases in the early period before symptoms occur. The most common symptom was subcutaneous emphysema in the present case series. Thus, it is considered as the most effective warning symptom. In the light of the above findings, it is suggested that difficult intubation may not add to the risk of tracheal rupture. Turkish Başlık: Endotrakeal Entübasyon Sonrası Gelişen Trakeal Rüptür Hastalarında Cerrahi Tedavi Anahtar Kelimeler: Entübasyon, trakeal rüptür, stile, ciltaltı amfizemi, zor entübasyon Amaç: Cerrahi girişim nedeniyle entübasyon yapılan ve sonrasında trakeal rüptür gelişen olguların klinik özellikleri ve tedavi sonuçları sunuldu. Gereç ve Yöntemler: Ameliyat sırasında veya hemen sonrasında trakeal rüptür tanısı alan beş hasta (E/K, 1/4; Ortalama yaş, 53.8±10.9 yıl) retrospektif olarak değerlendirilerek çalışmaya dahil edildi. Anamnez, klinik belirti ve bulgular, hasta özellikleri, lezyonun yeri, büyüklüğü, tanı işlemleri, tedavi ve sonuçlar açısından değerlendirildi. Bulgular: Beş hastanın 3'ünde çift-lümenli tüp, 2'sinde endotrakeal tüp kullanılmıştı. Hastaların dördünde tanıya götüren en sık rastlanan semptom ciltaltı amfizemdi. Bir hastada semptom gelişmeden önce güdük kontrolü sırasında tanı konuldu. Hastaların dördünde entübasyon işlemi sırasında stile kullanılmış olması, bunun bir risk faktörü oluşturabileceğini düşündürmektedir. Sadece bir hastada zor entübasyon tanısı konulmuştu. Sonuç: Cerrahi girişim nedeniyle entübe edilen hastalarda postoperatif dönemde dikkatli kontrol ile trakeal rüptür olgularının bir kısmı erken dönemde, semptomlar gelişmeden saptanabilir. Ciltaltı amfizem, trakeal rüptür serimizde görülen en sık semptomdu. Bu bakımdan en uyarıcı belirti olarak düşünüldü. Bu veriler ışığında zor entübasyonun, trakeal rüptür açısından ilave risk oluşturmadığı düşünüldü.
Amaç: Cerrahi girişim nedeniyle entübasyon yapılan ve sonrasında trakeal
rüptür gelişen olguların klinik özellikleri ve tedavi sonuçları sunuldu.
Gereç ve Yöntemler: Ameliyat sırasında veya hemen sonrasında trakeal
rüptür tanısı alan beş hasta (E/K, 1/4; Ortalama yaş, 53.8±10.9 yıl) retrospektif
olarak değerlendirilerek çalışmaya dahil edildi. Anamnez, klinik belirti
ve bulgular, hasta özellikleri, lezyonun yeri, büyüklüğü, tanı işlemleri,
tedavi ve sonuçlar açısından değerlendirildi.
Bulgular: Beş hastanın 3’ünde çift-lümenli tüp, 2’sinde endotrakeal tüp
kullanılmıştı. Hastaların dördünde tanıya götüren en sık rastlanan semptom
ciltaltı amfizemdi. Bir hastada semptom gelişmeden önce güdük
kontrolü sırasında tanı konuldu. Hastaların dördünde entübasyon işlemi
sırasında stile kullanılmış olması, bunun bir risk faktörü oluşturabileceğini
düşündürmektedir. Sadece bir hastada zor entübasyon tanısı konulmuştu.
Sonuç: Cerrahi girişim nedeniyle entübe edilen hastalarda postoperatif
dönemde dikkatli kontrol ile trakeal rüptür olgularının bir kısmı erken
dönemde, semptomlar gelişmeden saptanabilir. Ciltaltı amfizem, trakeal
rüptür serimizde görülen en sık semptomdu. Bu bakımdan en uyarıcı belirti
olarak düşünüldü. Bu veriler ışığında zor entübasyonun, trakeal rüptür
açısından ilave risk oluşturmadığı düşünüldü.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | March 1, 2011 |
Published in Issue | Year 2011 Volume: 2011 Issue: 3 |