In Islamic sciences, the source of knowledge is an extremely important issue, and therewithal, it is a legal issue with earthly and otherworldly consequences. Today’s plagiarism studies reveal that this issue still maintains its importance. This situation is essentially a requirement of respect for the efforts put in by scientists. When it comes to the interpretation of the Qur’ān, expressing who the information belongs to is one of the issues that have been emphasized sensitively for a long time. When we look at the hadith, fiqh, kalam and Islamic history works along with the first tafsīr sources, it is seen that commentators, muhaddis, jurists, mutakallimūn and historians gave special importance to this subject and recorded the information in their works together with its document/sanad. In fact, in the early periods, interpretations based on personal opinions were not tolerated, and for this reason, the works of the first commentators generally consisted of narrations from companions and followers. Although it became a tradition to convey information with a document/sanad in the early second century after Hijrah, Muqātil b. Sulaymān did not indicate the source of the information he mostly used in his commentary. On the other hand, in the tafsīr of Mujāhid b. Jabr compiled by his students, the information was given together with its document/sanad using hadiths and the opinions of the companions. In this study, the works of Mujāhid b. Jabr and Muqātil b. Sulaymān’s works will be discussed in terms of sources, specifically Tabarī.
İslâm ilimlerinde bilginin kaynağı son derece önemlidir. Öyle ki konu, dünyevî ve uhrevî sonuçları olan hukukî bir meseledir. Günümüzde intihal konusunda yapılan çalışmalar bu konunun önemini hala koruduğunu ortaya koymaktadır. Bu durum, özünde ilim adamının ortaya koyduğu emeğe gösterilen saygının bir gereğidir. Kur’ân’ın yorumlanması söz konusu olduğunda bilginin kime ait olduğunun ifade edilmesi öteden beri üzerinde hassasiyetle durulan konuların başında gelmektedir. İlk tefsîr kaynaklarıyla beraber hadîs, fıkıh, kelâm, İslâm tarihi eserlerine bakıldığında müfessir, muhaddis, fıkıhçı, kelâmcı ve tarihçilerin bu konuya özel bir önem verdikleri ve bilgiyi senediyle birlikte eserlerine kaydettikleri görülmektedir. Hatta ilk dönemlerde şahsî görüşlere dayanarak yapılan tefsirler hoş görülmemiş bu sebeple ilk müfessirlerin eserleri genel olarak sahâbe ve tâbi‘înden gelen rivâyetlerden oluşmuştur. Hicrî ikinci asrın başlarında bilginin senedle beraber aktarılması bir gelenek haline gelmesine rağmen Mukâtil b. Süleymân, tefsîrinde çoğunlukla kullandığı bilginin kaynağına işaret etmemiştir. Buna karşın öğrencileri tarafından derlenen Mücâhid b. Cebr’in tefsîrinde bilgi, hadîsler ve sahâbe görüşleri kullanılarak senediyle beraber verilmiştir. Bu çalışmada Mücâhid b. Cebr ve Mukâtil b. Süleymân’ın eserleri Taberî özelinde kaynak açısından ele alınacaktır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Tafsir |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2023 |
Submission Date | September 6, 2023 |
Acceptance Date | October 3, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 |