There is no doubt that one of the most fundamental beliefs of the religion of Islam is prophethood. Prophets are people who connect God with people, teach people about themselves and the universe and teach happiness in the world and hereafter. Throughout history, prophecy has been regarded as a desirable and defamatory institution. Some people who came to the fore with their characteristics such as priests, poets and magicians in the history of Islam and who want to play an active role in the society by using these reputations, have claimed to be prophets. After the death of Mohammed, who tried to build a new civilization as both a president and a religious leader (prophet), these people caused some dangerous developments that would put Muslims in a difficult situation. These false prophets, whose names are mentioned in the sources, have fueled the events of returning from religion and did not hesitate to shed blood for this purpose. Although there are many common features, we will consider the claim of Sadjāḥ and prophethood in this study, unlike others. Secah, an extraordinary woman in terms of Islamic History, tried to establish a new religion when she was a Christian, then gave up this case after her relationship with Musaylimah. After he died, Sadjāḥ continued her life as a Muslim. Sadjāḥ, who lived until Muaviye was a manager, adopted a quiet lifestyle as a result of the traumas she experienced. As stated in the sources, it is stated that she died by living a beautiful Islam.
İslâm dininin en temel inanç esaslarından birisi hiç şüphe yok ki nübüvvet yani peygamberliktir. Peygamberler, Yaratıcı ile insanlar arasında irtibat kuran, insanları hem kendileri hem de kâinat hakkında bilgilendirip dünya ve âhiret mutluluğunu sağlamayı öğreten kişiler olduğu için tarih boyunca peygamberlik arzulanan, ulaşılamayınca da karalanan bir müessese olarak telakki edilmiştir. İslâm Tarihi’nde kâhin, şair ve sihirbaz gibi özellikleriyle ön plana çıkan ve bu itibarlarını kullanarak toplumda etkin bir rol oynamak isteyen bazı kişiler peygamberlik iddiasında bulunmuşlardır. Devlet başkanı ve dinî bir lider (peygamber) olarak yeni bir medeniyet inşa etmeye çalışan Hz. Muhammed’in vefatıyla bu kişiler Müslümanları zor duruma sokacak bazı tehlikeli gelişmelerin yaşanmasına neden olmuştur. Kaynaklarda isimleri Esved el-Ansî (ö. 11/632), Müseylimetü’l-Kezzâb (ö. 12/633), Tuleyha b. Huveylid (ö. 21/642) ve Secâh bint el-Hâris (ö. 41/661’den sonra) olarak geçen bu sahte peygamberler dinden dönme olaylarını körüklemiş, bu uğurda kan dökmekten de çekinmemişlerdir. Pek çok ortak özellikleri olmasına karşın biz bu çalışmamızda diğerlerinden farklı olarak Secâh’ı ve peygamberlik iddiasını ele alacağız. İslâm Tarihi açısından sıra dışı bir kadın olan Secâh’ın Hıristiyan iken nasıl yeni bir din kurmaya çalıştığına, peygamberlik iddiasında ne kadar etkili olduğuna, Müseylime ile ilişkisinden sonra bu davasından neden vazgeçtiğine, onun ölümünden sonra ise Müslüman olarak hayatına devam ettiğine değineceğiz. Muâviye’nin yöneticilik yaptığı zamana kadar hayatta kalan Secâh’ın yaşadığı travmalar sonucunda sessiz, sakin bir yaşam tarzı benimsediği, kaynaklarda ittifakla belirtildiği üzere güzel bir Müslümanlık yaşayarak öldüğü ifade edilmektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2020 |
Submission Date | August 30, 2020 |
Acceptance Date | November 16, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Issue: 18 |