The recitation of the tashahhud prayer in both the first and last sittings of the prayer, the text of this prayer, and the position of the hands while reciting the prayer have been the subject of debate among the madhhabs. Regarding the raising of the index finger during the tashahhud, there are narrations that the Prophet made the sign by closing all of his fingers, or that he closed only two fingers and raised the index finger by making a ring between the middle finger and the thumb. These differences in the riwayas have caused the madhhabs to express different opinions on the ruling of the sign. As a matter of fact, while some among the Mālikīs, Shāfi'īs, Ḥanbalīs, and Ḥanafīs consider it sunnah to gesture with the forefinger in the tashahhud, another group of Ḥanafīs rejected this gesture, arguing that gesturing with the finger is not sunnah, but rather it leads to the abandonment of another sunnah. According to them, the sunnah is to point the fingers towards the qibla. The sign, on the other hand, hinders this sunnah. Imām Rabbānī (d. 1034/1624), who was a Ḥanafī follower, also disagreed with the view of lifting the index finger in the tashahhud. However, the reason for his opposition to the sign was not simply because it was the view of his madhhab, but perhaps because the narrations permitting the sign did not pass through the filter of Ḥanafi scholars. According to Imām Rabbānī, there are several reasons why the Ḥanafīs rejected the sign. First of all, he argued that there are many hadiths on the permissibility of raising the index finger during the tashahhud, but this permissibility is not among the authentic and essential narrations of the madhhab. Secondly, Imām Rabbānī continued his stance against the sign by bringing together the narrations he had compiled from different fatwā works on the sign, and he showed that he was not alone in this matter and that many scholars shared his view. Thirdly, he argued that Hanafī scholars found the riwayas permitting the sign troublesome in terms of the hadith methodological criticism, and therefore, they approached the relevant hadiths cautiously. The present study is important in that it reveals that the Ḥanafis, who are positioned against Ahl al-Ḥadith and called Ahl al-Ra'y, have an usuli justification for their occasional refusal to follow the hadith.
Namazda gerek birinci oturuş gerekse son oturuşta teşehhüd duasının okunması, bu duanın metni ve duayı okurken ellerin durumu gibi hususlar mezhepler arasında tartışma konusu olmuştur. Teşehhüdde işaret parmağının kaldırılmasıyla ilgili olarak Hz. Peygamber’in hem parmaklarının tamamını yumarak işarette bulunduğuna dair hem de sadece iki parmağını yumup orta parmakla başparmağını halka yaparak işaret parmağını kaldırdığına dair rivayetler gelmiştir. Rivayetlerdeki bu farklılıklar mezheplerin işaretin hükmüyle ilgili farklı görüşler belirtmesine sebep olmuştur. Nitekim Mâlikî, Şâfiî, Hanbelî ve Hanefîlerin bir kısmı teşehhüdde işareti sünnet olarak değerlendirirken, Hanefîlerden diğer bir grup parmakla işareti sünnet saymak bir yana, aksine başka bir sünneti ortadan kaldırdığını iddia ederek işareti doğru bulmamıştır. Zira onlara göre asıl sünnet olan parmakları kıbleye yöneltmektir. İşaret ise bu sünnete engel olmaktadır. Hanefî müntesibi olan İmâm-ı Rabbânî de (ö. 1034/1624) teşehhüdde işaret parmağının kaldırılması görüşüne katılmamıştır. Ancak onun işarete karşı olmasının sebebi sırf kendi mezhebinin görüşü olmasından değil, işarete cevaz veren rivayetlerin Hanefi imamların süzgeçinden geçememesidir. İmâm-ı Rabbânî’ye göre Hanefîlerin işareti reddetmelerinin birtakım sebepleri vardır. İlk olarak o, teşehhüdde işaret parmağının kaldırılmasının cevazına dair hadislerin çok olduğunu, ancak bu cevazın mezhebin zâhir ve asıl rivayetlerinden olmadığını ileri sürmüştür. Ancak İmâm-ı Rabbânî’nin bu iddiası kimi kesimlerce kabul görmemiştir. Nitekim Mektûbât’ın Arapça tercümesinin ta‘lîkâtında ne zâhirü’r-rivâyede, ne de nâdirü’r-rivâyede parmağın kaldırılmasına veya kaldırılmamasına dair bir rivayetin bulunmadığı ifade edilmiş ve İmâm-ı Rabbânî’nin bu iddiası başka şekilde izah edilmiştir. İkinci olarak İmâm-ı Rabbânî, işaretle ilgili değişik fetva eserlerinden derlediği rivayetleri bir araya getirerek işarete karşı tutumunu devam ettirmiş ve bu konuda yalnız olmadığını, birçok fakihin de kendisiyle aynı görüşü paşlaştığını ifade etmiştir. Üçüncü olarak Hanefî bilginlerinin işarete cevaz veren rivayetleri hadis usûlü kritiği açısından ızdırablı bulduğunu, bu nedenle de onların ilgili hadislere temkinli yaklaştıklarını ileri sürmüştür. Nitekim o, işarete cevaz veren rivayetleri inceleyerek on üç madde altında hadislerin neden ızdırablı olduklarını açıklamaya çalışmıştır. Teşehhüdde işarete dair birçok rivayet bulunup mezheplerin çoğu da bu rivayetlerle amel edince, akla başta ilgili rivayetlerin uzlaştırılması olmak üzere birtakım sorular gelmiş, buna istinaden İmâm-ı Rabbânî, ilgili rivayetleri zikrettikten sonra akla gelmesi muhtemel soru ve cevapları da sıralamıştır. Çalışma, ehl-i hadisin karşısında konumlandırılan ve ehl-i rey tabir edilen Hanefîlerin zaman zaman hadislerle amel etmeme durumlarında mutlaka usûlî bir gerekçelerinin olduğunu ortaya koyması açısından önem arzetmektedir.
Bu çalışmanın hazırlanma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyulduğu ve yararlanılan tüm çalışmaların kaynakçada belirtildiği beyan olunur.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Islamic Law |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | June 28, 2024 |
Submission Date | March 15, 2024 |
Acceptance Date | June 10, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Issue: 8 |
Burdur Theology Journal is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).