Ignaz Goldziher, Batı dünyasında İslâm araştırmalarının rakipsiz efendisi kabul edilen, pek çok oryantalist ve bazı Müslüman araştırmacılar üzerinde derin izler bırakan bir müsteşriktir. Bu makalenin yazılma nedeni, Goldziher’in 21 Eylül 1913 yılında sunduğu “Katholische Tendenz und Partikularismus im Islam (İslâm’da Evrensel Eğilim ve Yerellik)” adlı tebliğinde savunduğu İslâm’ın evrenselliği ve yerelliğiyle ilgili düşüncelerini analiz etmektir. Literatürde Goldziher’in bu tebliğinde ele aldığı konuları müstakil olarak inceleyen bir başka çalışmanın olmadığı görülmüş ve makalenin yazılmasına karar verilmiştir. Araştırma, Goldziher’in mezkûr tebliğindeki iddialarını tahlil etmekle sınırlandırılmıştır. Makalede veri toplama ve analiz yöntemi kullanılmış, adı geçen oryantalistle alakalı yapılan ilmî araştırmalardan da faydalanılmıştır. Araştırmanın sonunda Goldziher’in İslâm dini, Kur’ân-ı Kerîm, Hz. Muhammed ve hadis rivayetlerine yaklaşımında ilmî tarafsızlığını büyük ölçüde yitirdiği, hadislere güvenilemeyeceği algısı oluşturduğu ve Kur’ân’ın mevsûkiyetiyle ilgili temelsiz görüşler ileri sürdüğü sonucuna ulaşılmıştır. Goldziher’in İslâm’ın kılıç zoruyla yayılan bir din olduğu, İslâmî hayatın pratiğinin realiteyle uyuşmadığı, bu yüzden de şeriatın dogmatikliğinin sarsıntısız bir şekilde görmezden gelinmesi gerektiği fikrini savunduğu müşahede edilmiştir. Onun İslâm bilginlerinin İslâm’a aykırı âdetleri yazılı hukukun yazılı kanunları derecesine yükselttikleri şeklindeki tezlerinin ise gerçeklerle örtüşmeyen maksatlı analizler olduğu kanaatine varılmıştır. Goldziher’in ümmetin ihtilafının rahmet olduğu düşüncesini kabul edenlere tepki gösterildiği, dolayısıyla “İslâm’da yüksek düzeyde fikir hürriyetine izin verilmediği” şeklindeki analizlerinin de önyargılarından kaynaklandığı neticesine ulaşılmıştır. Goldziher’in halifelik düşüncesinin “sözde birliğiyle” bir arada tutulan bölgesel iktidarların artık güç kazanmasıyla Osmanlı Devleti’nin yıkılacağını ileri sürmesinin ve hilâfet makamını önemsiz ve değersiz göstermesinin taraflı analizler olduğu tespit edilmiştir. Bununla birlikte Goldziher’in Şiîlerde olduğu gibi Sünnîlikte “hatasız ilmî otorite” bulunmadığı, kararları bağlayıcı bir “konsil” veya “ruhânî meclis” gibi bir müesseseye de rastlanılmadığı, büyük kelamcıların hazırladığı akâid ve inanç esaslarını içeren kitapların bu tür dokunulmaz kurumların yaptıklarıyla aynı tutulmaması gerektiği şeklindeki tespitlerinin ise haklılık payı taşıdığı neticesine ulaşılmıştır. Aynı şekilde ihtilafın rahmet olduğu öğretisinin geçerlilik alanının İslâm hukukçularının ihtilaflarıyla sınırlı kalmadığı, bilakis kelâmî farklılıkları da kuşattığı ve bu kelâmî farklılıkların Müslümanlar arasında birçok probleme yol açtığı şeklindeki değerlendirmelerinin de isabetli olduğu görülmüştür. Goldziher’in Şiîler ile bir kısım Mu‘tezilî âlimin düşünce farklılıkları konusunda daha katı bir tutum sergilediği, ancak hukuk sisteminin öğretiminde aklı önemseyen mezheplerin farklı düşüncelere müsamahayla yaklaşan bakış açısı geliştirdikleri ve ümmetin ihtilafının rahmet olduğu düşüncesinin Abbasîlerin ilk dönemlerinde yargıda yöntem birliği sağlayamadığı şeklindeki tespitlerinin de kısmen haklı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Gerek Yoktur
Yazar bu araştırmayı desteklemek için herhangi bir dış fon almadığını kabul eder / The author acknowledges that received not external funding support of this research. .
Yoktur
Yoktur
Ignaz Goldziher is an orientalist who is considered the unrivalled master of Islamic studies in the Western world, leaving a deep impression on many orientalists and some Muslim scholars. The reason for writing this article is to analyse Ignaz Goldziher’s ideas on the universality and localism of Islam, which he defended in his paper “Katholische Tendenz und Partikularismus im Islam (Universal Tendency and Localism in Islam)” presented on 21 September 1913. It was seen that there was no other study in the literature that analysed the issues Goldziher dealt with in this paper independently and it was decided to write article. The research is limited to analysing Goldziher’s claims in the aforementioned paper. In the article, the method of data collection and analysis has been used, and scholarly research on the aforementioned orientalist has also been used. At the end of the research, it was concluded that Goldziher lost his scientific objectivity to a great extent in his approach to Islamic religion, the Holy Qur’an, the Prophet Muhammad and ḥadīth narrations, created the perception that ḥadīths cannot be trusted, and put forward unfounded views on the authenticity of the Qur’an. It has been observed that Goldziher defended the idea that Islam was a religion spread by the sword, that the practice of Islamic life did not correspond to reality, and that therefore the dogmatism of the Sharia should be unshakably ignored. It is concluded that his theses that Islamic scholars elevated un-Islamic customs to the level of written laws of written law are purposeful analyses that do not correspond to the facts. It is concluded that Goldziher’s analyses that those who accept the idea that the disagreement of the ummah is a mercy are reacted against, and that therefore “a high level of freedom of opinion is not allowed in Islam” are based on his prejudices. It has been determined that his assertion that the Ottoman Empire would collapse when the regional powers, which were held together by the “so-called unity” of the caliphate idea, gained power, and his depiction of the caliphate as insignificant and worthless are biased analyses. However, Goldziher’s findings that there is no “infallible scholarly authority” in Sunnism as there is in Shi’ism, that there is no institution such as a “council” or “spiritual assembly” whose decisions are binding, and that the books containing the principles of theology and belief prepared by great theologians should not be equated with the works of such untouchable institutions have a grain of truth. In the same way, it has been seen that the validity of the doctrine that disagreement is mercy is not limited to the disagreements of Islamic jurists, but also encompasses theological differences and that such theological differences cause many problems among Muslims. It has been concluded that Goldziher’s findings that the Shiites and some Mutazilite scholars had a stricter attitude towards differences of opinion, but that the sects that emphasised reason in the teaching of the legal system developed a tolerant perspective towards different opinions, and that the idea that the disagreement of the ummah was a mercy could not provide a unity of method in the judiciary in the early Abbasid period were also justified.
Yoktur
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Hadith |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Project Number | Yoktur |
Publication Date | June 28, 2024 |
Submission Date | March 28, 2024 |
Acceptance Date | June 3, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Issue: 8 |
Burdur Theology Journal is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).