Müzeler tarihsel, bilimsel,
sanatsal, eğitim ve zihniyeti geliştirmeye ilişkin geniş çerçevede çalışmalar
sunan çoğunlukla tarih ve kültür merkezli işletildiği düşünülmektedir. Müze
süreci bireyin kişisel sosyal ve fiziksel durumları nesnelerle ilişkilendirmesini
sağlayan kurumlar olarak bilinmektedir. İlgiler aracılığıyla gözlemleme fikir
ve duyguları sunma düş gücünü kullanma, kendi yaşamıyla ilişkilendirme,
bilgilenme müzenin görüşünü mesajını anlama nesneleri okuma kültürel değerleri
ve yaşantıyı paylaşma, realiteyi arama, faaliyetler yapma ve çocuk müzelerini
değerlendirme özelliklerini kapsadığı bilinmektedir. Yapılan araştırmalar
incelendiğinde müze uygulamalarındaki öğrenmenin, okulda ki öğrenmeyi
güçlendirdiği bilinmektedir. Okulda öğretmenler çoğunlukla öğrencilerin
duyularıyla sezemediği hayatta hiç deneyim etmedikleri konuları anlatmakla
yükümlü oldukları görülmektedir. Çocuk müzeleri; çocuklarla ilgili nesnelerin
olduğu, çocukların bu nesneler dokunabildiği, inceleyebildiği ve onlarla vakit
geçirebildiği tüm koleksiyonların sergisinden müzede mevcut olan çocuğun hayal
gücünü üretkenliğini ve merakını harekete geçirecek onları yeni düşünceler
üretmeye yönlendirecek kapsamda sergilenmesi önemsenmektedir. Müzede
koleksiyonlar olabildiğince çocuğun dünyasına göre yerleştirilmeye
çalışılmaktadır. Sosyal ve duygusal gelişimin anlaşılması zor bir süreç olduğu
bilinmektedir. Bu süreç çocukların
gelişmekte olan duygusal ve bilişsel kapasitelerini ve onların yaşantılarını
kişisel ve sosyal birleşimini yansıttığı görülmektedir. Eğitimin belirli bir
zamanın tasarlanmış olan öğretimden değişik yaşantı süreci oluşturması ve
öğrenmeyi insanın tüm yaşamına aktarmış olması, çocukların müzede yaparak
yaşayarak öğrenmelerine ilişkin yapılan Araştırmaları doğruladığı ifade
edilmektedir. Algıları bir araya getirmek ve kullanılmış sembollere dönüştürme
yolu kişilere tabii olduğu görülmektedir. Farklı insanlar belirli semboller
için tercihleri olduğunu belirtir ve düş gücü yeteneğinin insandan insana
oldukça farklı olduğu görülebilmektedir. Hayal edebilmek için görsel, işitsel,
ve dokunsal tecrübelere gereksinim duyulduğu ifade edilebilmektedir. Bu
araştırmada, Dünya ülkeleri ve Türkiye’de ki Çocuk Müzelerinde yapılan
uygulamalarının ve çocuk merkezli müze anlayışının aynı zamanda atölye
uygulamalarının incelenmesi amaçlanmıştır. Bu kapsamda ABD, Almanya, Hindistan,
İngiltere, Kanada, Meksika, Japonya ve Türkiye ‘de ki çocuk müzelerinin çocuk
merkezli müze anlayışına ve atölye uygulamalarına ilişkin bilgiler yer
almaktadır. Dünya Ülkelerinde Ve Türkiye’de Çocuk Müzelerine Bir Bakış Adlı
Çalışmamızda, geçmişte yapılan çalışmalar incelenerek derleme yönteminden yararlanılmıştır. Müze
uygulamalarında her durumda odaklı bir öğrencinin ve öğretenin olduğu açıkça
bilinmektedir. Hayal edebilmek için görsel, işitsel ve dokunsal tecrübelere
gereksinim duyulduğu ifade edilebilmektedir. Müzede ki yaşantı alakalar
aracılığıyla gözlem yapma fikir ve duyguları anlatma, düş gücünü kullanma,
hayatı ile bağdaştırma, bilgi edinme, müzenin iletisini görme ve anlama
nesneleri okuma kültürel değerleri ve hayatı paylaşma, realiteyi arama,
programlar oluşturma ve değerlendirmeler gibi niteliklere sahip olduğu
bilinmektedir. Çocuk müzeleri çocuğun gelişim sürecinin önemli etkenlerden
olanı oyun bulgu ve öğrenmeyi eğlenceli faaliyetlerle birleştiren kuruluş
olduğu görülebilmektedir. Dünya Ülkelerinde ve Türkiye’de çocuk müzelerine
ilişkin birçok çalışma yapıldığının sonucuna ulaşılmaktadır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Derlemeler |
Authors | |
Publication Date | June 25, 2019 |
Submission Date | October 21, 2018 |
Acceptance Date | December 25, 2018 |
Published in Issue | Year 2019 |