It is the demand of the Holy Qur’an from the believer that the communication between Humanbeings and the Holy Qur'an be constructed with the act of tilawat (good deeds) with reading-thinking-understanding- acting upon it. At the end of this action this practice of tProphet Muhammad who said “Sadaqallah’ul-‘Azîm ” is applied as the noble sunnah. This practice of the Prophet's qira’at and tilawat of the Qur’an were the basis for how to establish human-Quran communication in history, and related narratives were compiled in hadith studies under the headings of Fedailu’l-Qur’ân”,“ S̱evâbu'l-Qurʾân”, “Menâfiʿu’l-Qur’ân” or works on the subject of fedailu’l-Qur’ân. Also, the field of the etiquette of recitation (tilawat) was established. On the basis of the aforementioned ground, an interdisciplinary approach has been adopted with the principle of information integrity and the following questions have been tried to be answered: What does tilawat mean in essence? What is in the meaning of the word sidq,an infinitive of the root s-d-q? According to this, is it appropriate to give the meaning of " Sadaqallah’ul-‘Azîm" as "Almighty Allah told the truth " or " Allah who is almightly told the truth"? How should we make sense of the phrase " Sadaqallah’ul-‘Azîm" in the semantic sciences built with the Qur'an-sunnah? When we end the tilawat up with the phrase "Sadaqallah’ul-‘Azîm", we mean that it is essential to work with sidq to show "awe and honor as both the reader and the listener of the Qur’an"; the only tilawat aspect of communication with the Qur'an is not completed with an insant interruption; at the earliest opportunity/as soon as possible, the tilawat resume or will continue from a specially selected passage; by expressing respect/ power-strength to our Holy Book: “O Qur’an! I am not interrupting my current relationship with you; I will continue to consider the commands of my Almighty God."
İnsan-Kur’an-ı Kerim iletişiminin tilâvet eylemiyle (amelun sâlih) oku-düşün-anla-yaşa ile inşa olunması Yüce Kur’an’ın mümin bireyden talebidir. Bu eylemin nihayetinde “Sadakallahu’l-Azîm” diyen Hz. Peygamber’in bu talimi sünnet-i seniyye olarak uygulanagelmektedir. Hz. Peygamber’in Kur’an-ı Kerim’i kıraat ve tilâvet edişlerine ilişkin bu bilgi, tarih içinde insan-Kur’an iletişiminin nasıl tesis edileceğinin zeminini oluşturmuş, ilgili rivayetler Fażâʾilü’l-Ḳurʾân, S̱evâbü’l-Ḳurʾân, Menâfiʿu’l-Ḳurʾân başlıkları altında hadis eserlerinde veya fazâilü’l-Kur’an konulu eserlerde derlenmiştir. Bunun üzerine ayrıca tilâvet âdâbı edebiyatı/literatürü inşa olunmuştur. Başlıkta vazolunan mesele, anılan zeminde, bilginin bütünlüğü ilkesiyle disiplinlerarası yaklaşım benimsenerek belirli kavramlara (kırâat, tilâvet, sidk) müracaat edilerek, belli bir olguyla (“Sadakallahu’l-Azîm” ibaresiyle) sınırlandırılarak ele alınmış ve makalede şu sorulara cevap verilmeye çalışılmıştır: Tilâvet’in hülasaten manası nedir? “Sadakallahu’l-Azîm” ibaresindeki s-d-k kökünden mastar olan sidk kelimesinin anlam içeriğinde neler var? Buna göre bu ibareye “Yüce Allah doğru söylemiştir” veya “Azim olan Allah doğru söyledi” manasını vermek isabetlimidir? Kur’an-sünnet ile inşa olunmuş anlam küremizde “Sadakallahu’l-Azîm” ibaresini nasıl anlamlandırmalıyız?
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | November 18, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Volume: 23 Issue: 58 (Din Eğitimi: Prof. Dr. Beyza Bilgin Özel Sayısı) |