Araştırmamızda 15. Yüzyılın büyük filozof ve mütekellimi Celaeddin Devvânî’nin (ö. 1502) İslam ahlak felsefesindeki yerini, Ahlâk-ı Celâlî adlı eseri üzerinden tespit etmeye çalıştık. Devvânî, ahlak felsefesinde Nasîruddin Tûsî’nin Ahlâk-ı Nâsırî’sini model almış olsa da nefs teorisine dayalı ahlak felsefesi yapma geleneği İbn Miskeveyh, İbn Sînâ, Fârâbî, Ebu Bekir er-Râzî ve Kindî’ye kadar geri gitmektedir. Nitekim Ahlâk-ı Celâlî’de bahsi geçen filozofların görüşlerine yer verilmektedir. Gazzâlî, Râgıb el-Isfahanî, Mâverdî ve İbn Hazm gibi âlimler her ne kadar dinî nasların yoğun olarak kullanıldığı ahlak eserleri vermiş olsalar da İslam düşüncesinde ahlâka dair araştırma ve teliflerin ana eksenini filozofların inşa ettiği model oluşturmuştur. Felsefi anlamda en gelişmiş halini Ahlâk-ı Nâsırî’de gördüğümüz geleneğin ikinci önemli örneği Devvânî’nin Ahlâk-ı Celâlî’sidir. Mütekellim Îcî, fakih Kınalızâde ve mutasavvıf Gülşenî’nin de aynı formatta ahlak eseri yazmış olmaları felsefi mo- delin İslam ilim tarihinde genel kabul gördüğünü göstermektedir. Devvânî, tevarüs ettiği ahlak mirasını eserine büyük ölçüde alımlamakla kalmamış, aynı zamanda ahlak felsefesi literatürüne önemli katkılarda bulunmuştur. Esere İşrakî ve tasavvufî bir renk katması, dinî kaynaklar ve edebî unsurlara bolca yer vermesi, erdemleri hikâyeler ile örneklendirmesi sağladığı belli başlı katkılar olarak zikredilebilir. Gelenekte onun etkisini izleyebildiğimiz iki önemli eser olarak Kınalızâde’nin Ahlâk-ı Alâî’sini ve Mehmed Said’in Ahlâk-ı Hamîde’sini örnek verebiliriz.
This paper evaluates Jalaladdin Dawwani’s contribution to Islamic moral philosophy considering his Ahlâq-ı Jalâlî, a parallel work with those of Ibn Miskawayh’s Tahzîb al-Ahlâq and Tûsî’s Ahlâq an-Nâsirî. In addition, the paper assesses whether his mutakallim identity has a role to play in his ethical considerations, which heavily rely on revealed text.
Dawwanî authored his work in a period which witnessed the compromise of Kalam, philosophy and mysticism in Islamic milieu as the co-found- ing elements of Islamic thought and he successfully represented this new fact, so he got high esteem both in Sunni and Shii environments and was considered a great scholar to be followed by both traditions. Both in his Ahlâq-ı Jalâlî and his classical Hâshiya âlâ Sharh al-jadîd li Tajrîd al-i‘tikâd he followed the method of Shii scholar Tûsî which shows his self-confidence to overcome existing denominational complexities.
In addition to legal disciplines he was occupied with such theoretical studies such as Kalam, philosophy, mysticism and ethics that enabled him to be equipped with a profound scholarship in many areas of Islamic disciplines. Considering the fact that he followed Ibn Sînâ and Tûsî in philosophy, Fahruddîn ar-Râzî, Îcî and Jurjânî in Asharî Kalam tradition, İbn Arabî in mysticism and Ishraqî way; as a result of all this he has been thought to integrate three prevailing methods in Islamic scholarship, the peripatetic, theological and mystical ways. Accordingly, he followed and compromised three prevailing methods in his works; i.e., shar‘î and narrative method in revealed sciences, theoretical and inductive method of philosophy and Kalam and inspiration method of mysticism. His exposition on Hayâkîl an-Nûr and epistle of Zarwâ proves that Ishrâqî philosophy had a profound impact on his thought. He also followed the method of Ghazalî and Îcî as mutakallim, Kınalızâde as legalist scholar and Gulshanî as a mystic. Islamic moral philosophy, which was formed by the philosopher Ibn Miskeveyh and Tusi, is a discipline that has been adopted and contributed to, let alone seen as a foreign element by scholars and Sufis in the history of Islamic thought.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Islamic Studies (Other) |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | March 21, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 |
Danisname Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.