BMDHS, Kıta Sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge sınırlandırması için herhangi bir belirli yöntem öngörmez veya zorunlu kılmaz. Sözleşme, nihai hedef olan hakkaniyete uygun bir sonuca ulaşılmasını sağlamakla iktifa eder. Bu nedenle, deniz sınırlandırması yöntemlerinin geliştirilmesi gibi meşakkatli bir görev uluslararası yargı organlarına bırakılmıştır. Nitekim UAD, ITLOS ve tahkim mahkemelerinin kararları, deniz sınırlarının belirlenmesinde kullanılan yöntemlerin şekillenmesinde ve açıklığa kavuşturulmasında hayati bir rol oynamıştır.
Bu bağlamda, UADnin 2009 tarihli Karadeniz kararı, iki aşamalı süreçten üç aşamalı yaklaşıma geçiş bakımından deniz sınırlandırma hukukunda önemli bir tekamüldür. Bu yaklaşım, daha fazla netlik ve istikrar sunduğu için tercih edilmiştir. Ancak, bu faydalı metodolojik yaklaşımın, 1969 tarihli Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı davalarından bu yana hem içtihat hem de sözleşme hukuku tarafından sürekli olarak reddedilmiş olan eşit uzaklık hattını örtük şekilde zorunlu bir yöntem olarak kabul etme riskini de taşıdığı görülmektedir. Mutlak eşit uzaklık yönteminin zorunlu bir sınırlandırma hattı olarak önceliklendirilmesi ziyadesiyle sorunlu olup, 74. ve 83. maddelerin amacı ve hedefleriyle de uyumlu değildir. Aksi takdirde, UNCLOSun mevcut tutumu, eşit uzaklık yöntemine daha baskın bir rol verilerek zedelenmiş olur.
Bu çerçevede, bu makale, geçici sınırlandırma hattının oluşturulmasında ilk adım olarak en uygun esas noktaların seçilmesinin hayati önemini vurgulamaktadır. Bu tür bir seçim, katı eşit uzaklık yönteminin kullanılmasından kaynaklanabilecek hakkaniyetsiz bir sonucu önlemek bakımından önem arz etmektedir.
Üç Aşamalı Sınırlandırma Uygun Esas Noktalar Geçici Sınırlandırma Hattı Eşit Uzaklık Yöntemi Hakkaniyet İlkeleri
UNCLOS neither indicates nor necessitates any specific methodology for the delimitation of the Continental Shelf and Exclusive Economic Zone. The Convention suffices to enshrine the ultimate goal of achieving an equitable result. Thus, the tedious task of developing methodological approaches is left to the international judicial bodies. The decisions of the ICJ, ITLOS and arbitral tribunals have indeed played a crucial role in the formation and elucidation of the methods of maritime boundary delimitation law.
In this context, the 2009 Black Sea judgment marked a significant evolution in maritime boundary delimitation by extending the two-stage process to a three-stage approach. The said approach has been favoured as it offers more clarity and consistency. However, there seems to be a risk of treating this useful methodological approach for disguising the equidistance line as the mandatory methodology which has been consistently rejected by both the case and treaty law since 1969 North Sea Continental Shelf cases. The prioritization of the strict equidistance method as a mandatory delimitation line is problematic and it would not be compatible with the objective and purposes of Articles 74 and 83. Otherwise, the compromise and balance offered by UNCLOS would be undermined by giving equidistance methodology a more dominant role.
Against this backdrop, this article underscores the crucial role of the selection of the most appropriate base points as an initial step in the construction of provisional delimitation line. Such a selection is indeed instrumental in mitigating the any inequitable outcome that may result from the employment of strict equidistance method.
Three-Stage Delimitation Appropriate Base Points Provisional Delimitation Line Equidistance Method Equitable Principles
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | Space, Maritime and Aviation Law |
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Early Pub Date | December 26, 2024 |
Publication Date | December 31, 2024 |
Submission Date | July 16, 2024 |
Acceptance Date | October 30, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 7 Issue: 1 |