19. yüzyılda Avrupalı büyük devletlerin kıta dışına taşan siyasî ve iktisadî hâkimiyet kurma çabaları, Asya ve Afrika’daki muhtelif Müslüman toplulukların kolonileşmesiyle neticelenmişti. Yüzyılın son çeyreğinde siyasî müstakilliğini koruyan az sayıdaki İslam devletinin en büyüğü Osmanlı Devleti idi. Bilhassa Sultan II. Abdülhamid devrinde Osmanlı sultanının müstemleke vaziyetine düşmüş muhtelif İslam toplulukları nezdinde İslam halifesi olarak itibarı arttı. Bundan endişeye kapılan İngiliz metropol ve koloni idarecileri, Osmanlı hilafetinin meşruluğunu tartışmaya açacak yayınlara başladılar. Öte yandan, Osmanlı siyasetinin meşrutiyet ve anayasa taraftarı muhalif yerli aktörleri de, bir iç politika enstrümanı olarak da kullanılan hilafetin nüfuz ve itibarını sınırlama planları geliştirmekteydiler. Ancak, II. Meşrutiyet’in ilanı sonrasında iktidara gelip otoriter bir idare kuran İttihad ve Terakki Cemiyeti hükümetleri, II. Abdülhamid’in İslam Hilafeti eksenli nüfuz politikasını ülke içi ve dışında sürdürmeyi tercih etti. İTC ile yollarını ayıran liberal ve seküler eğilimli Batıcı fikir ve siyaset adamları ise hilafet müessesine yönelik şüphe ve tereddütlerini artarak dile getirir hale geldi. Bunlardan biri olan Rıza Tevfik, gerek Meşrutiyet devrinde gerekse Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldığı 1922 sonrasında, Osmanlı Hilafeti hakkındaki tenkitlerini en keskin dile getirenlerdendir. Sevres Antlaşması’na imza koyduğu gerekçesiyle Cumhuriyet idaresince 150’likler arasına alınarak vatandaşlıktan da çıkarılan Rıza Tevfik, sürgündeki ilk on yılında, İngiliz himayesinde ve Şerif Hüseyin’in oğlu Emir Abdullah’ın idaresinde kurulan Şarkü’l-Ürdün Emirliği’nde görev yapmıştır. Bu makalede, Rıza Tevfik’in 1926 yılında Amman’dan o esnada Londra’da bulunan İngiltere’nin Ürdün maslahatgüzarı Albay Henry Cox’a gönderdiği ve bugüne kadar yayınlanmamış hususî mektubu çerçevesinde, geç Osmanlı ve Osmanlı sonrası hilafet tartışmaları değerlendirilmeye çalışılmaktadır.
Efforts of European powers to establish their political and
economic domination over the rest of the world, were resulted
in XIXth century with the successive colonization of
various Muslim communities in Asia and Africa. When it came to the last quarter of the century, Ottoman State was
the most powerful of a few Muslim political entities which
were still independent states. As a consequence of this, the
prestige of Ottoman Sultan as the Chaliph of Islam had increased
drastically due to efforts of Ottoman Sultan Abdulhamid
II. For British officals in London as well as in Indian
sub-continent were worrying about this growing influence
of Ottoman Chaliph in their own colonies, they started to
publish speculative treatises discussing the legitimacy and
functining of Ottoman Chaliphate. On the other hand, domestic
opposites of Ottoman political regime, namely supporters
of an constitutional system, were synchronically
complaining of the explotation of the Chaliphate by the Sultan
as an instrument to legitimate his autocracy. Their plan
was to restrict the sphere of influence of Ottoman Chaliphate
through keeping it just as the moral leader of Muslim
World. The Committee of Union and Progress which came
to power following the dethronment of Abdulhamid II, inherited
the latter’s foreign policy centred around Islamic
Chaliphate and established even a more radical autocracy
in respect to the ancien regime. A minority group of liberal
and secular minded Westernist intellectuals/politicans who
were broken with CUP because of its authoritarian tendencies
had now more critics about the political use of Chaliphate
by Ottoman sultan/government. Riza Tevfik was one
of them. He did not hesitate to publicly announce his doubts
and objections regarding Ottoman Chaliphate. He was
forced in late 1922 by Kemalists to departure from Istanbul,
then still under Brisitih occupation. Following the establishment
of the new Republican regime in Turkey, he was
also expelled from Turkish citizenship. He spent his first ten
years as an political émigré in the Amirate of Transjordan
founded under British tutelage and leaded by Amir Abdullah
b. Al-Husayn. Focusing on an unpublished and recently
unknown private letter written by Riza Tevfik to Colonel
Henry Cox, the Britisih resident in Transjordan, this article
aims to shed light on discussions concerning late Ottoman
and post-Ottoman situation of Islamic Chaliphate.
Other ID | JA35VK39AR |
---|---|
Journal Section | Article |
Authors | |
Publication Date | June 1, 2009 |
Published in Issue | Year 2009 Issue: 26 |