نی که مولانای ما قطبِ جهان
در زمان نآمد چو او در علم کس
در عمل هم بود در عالم فريد
در جهانِ فقر چون او يک فقير
وصفِ ذاتش می¬نيايد در زبان
بود پيدا بر وی اسرارِ نهان
نی به خَلق و خُلق و لطف و حلم کس
کس نديد و نی شنيد او را نديد
پای ننهاد و نگشت او دستگير
پس ببايد بست ازين گفتن دهان
Bizim Mevlâna’mız dünyanın kutbu idi;
Gizli sırlar ona aşikâr idi.
Bu zamanda gelmedi onun gibi bir kimse, ilimde,
Ne yaradılışta ne ahlâkta ne de lütufta ve hilmde.
Amelde de tek idi âlemde;
Onun benzerini ne gördü ne de duydu bir kimse.
Onun gibi bir fakir, fakr dünyasına
Ne geldi ne de [fakr] nasip oldu ona.
Zatını anlatmak sığmaz dile;
O hâlde ağzı kapamalı bu söze.
مِنکَ نُورُ الشَّمسِ يَجلُو فِی الضُّحَی
اَنتَ اَنشَأتَ الظُّنُونَ وَاليَقِين
مَنِيعُ المَاءِ الصَّفَا فِی فِيکُم
مِن وُجُودِک سَائِرٌ فِی الخَلقِ جُود
اَنتَ تَهدِينَا الصِّرَاطَ المُستَقِيم
مِن عُيُونِ لُطفِکُم زَالَ الظَّمَا
يَا خَفِیَ الحُسنِ يَا نُورَ الدُّجَی
حَارَ فِيکَ العَرشُ وَالرُّوحُ الامِين
لا سَبِيلَ لِلعُقُولِ فِيکُم
لايَرَاکَ غَيرُ خَلاّقِ الوُجُود
اَنتَ نُورُ النُّور وَالسِّرُّ العَظِيم
مِن غُبَارِ تُربِکُم رَاحَ العَمَا
Ey gizli güzel, ey karanlıkların aydınlığı [yar]!
Güneşin ışığı kuşluk vaktinde seninle parlar.
Sana hayran kaldılar Arş ve Ruhu’l-emin.
Zanları, kesin bilgiyi yaratan sensin [kesin].
Akıllara yol yoktur sizin hakkınızda [konuşmaya];
Saf ve berrak suyun kaynağı sizin ağzınızda
Seni ancak varlığı yaratan görür varlığı yaratan;
Halka senin vücudundan sirayet eder ihsan.
Nûr’un nurusun, büyük sırsın sen;
Doğru yolu bize gösterirsin sen…
Mevlânâdur evliyâ kutbı bilün;
Ne kim ol buyurdısa, anı kılun.
Tenri’den rahmetdür anun sözleri,
Körler okırsa, açıla gözleri.
Farsça, Türkçe, Arapça ve hatta Rumca beyitleriyle hem Anadolu halkını hem de bölge halklarını ikaz ve irşat eden, Mevlâna yolunu herkese anlatmaya çalışan Sultan Veled, Mevlâna Celâleddin-i Rûmî’nin büyük oğlu olup, 25 Rebi-yülahir 623 (24 Nisan 1226) tarihinde, şimdiki Karaman vilayeti olan Larende’de doğmuş ve 10 Recep 712’de (11 Kasım 1312) Konya’da vefat etmiştir. Babası gibi arif ve mutasavvıf, müderris ve vaiz olmakla birlikte, teşkilatçı, girişken, sosyal yönü çok geniş; aynı zamanda Farsça, Arapça, Türkçe ve Rumca bilen ve bu dillerde şiirler kaleme alan; babasının adına Mevlevî tarikatını kurarak sistemli bir hale getiren ve bütün Anadolu’ya hatta dünyaya yayan bir mürit, bir mürşit, aynı zamanda bir şair ve yazardır.
نی که مولانای ما قطبِ جهان
در زمان نآمد چو او در علم کس
در عمل هم بود در عالم فريد
در جهانِ فقر چون او يک فقير
وصفِ ذاتش می¬نيايد در زبان
بود پيدا بر وی اسرارِ نهان
نی به خَلق و خُلق و لطف و حلم کس
کس نديد و نی شنيد او را نديد
پای ننهاد و نگشت او دستگير
پس ببايد بست ازين گفتن دهان
Bizim Mevlâna’mız dünyanın kutbu idi;
Gizli sırlar ona aşikâr idi.
Bu zamanda gelmedi onun gibi bir kimse, ilimde,
Ne yaradılışta ne ahlâkta ne de lütufta ve hilmde.
Amelde de tek idi âlemde;
Onun benzerini ne gördü ne de duydu bir kimse.
Onun gibi bir fakir, fakr dünyasına
Ne geldi ne de [fakr] nasip oldu ona.
Zatını anlatmak sığmaz dile;
O hâlde ağzı kapamalı bu söze.
مِنکَ نُورُ الشَّمسِ يَجلُو فِی الضُّحَی
اَنتَ اَنشَأتَ الظُّنُونَ وَاليَقِين
مَنِيعُ المَاءِ الصَّفَا فِی فِيکُم
مِن وُجُودِک سَائِرٌ فِی الخَلقِ جُود
اَنتَ تَهدِينَا الصِّرَاطَ المُستَقِيم
مِن عُيُونِ لُطفِکُم زَالَ الظَّمَا
يَا خَفِیَ الحُسنِ يَا نُورَ الدُّجَی
حَارَ فِيکَ العَرشُ وَالرُّوحُ الامِين
لا سَبِيلَ لِلعُقُولِ فِيکُم
لايَرَاکَ غَيرُ خَلاّقِ الوُجُود
اَنتَ نُورُ النُّور وَالسِّرُّ العَظِيم
مِن غُبَارِ تُربِکُم رَاحَ العَمَا
Ey gizli güzel, ey karanlıkların aydınlığı [yar]!
Güneşin ışığı kuşluk vaktinde seninle parlar.
Sana hayran kaldılar Arş ve Ruhu’l-emin.
Zanları, kesin bilgiyi yaratan sensin [kesin].
Akıllara yol yoktur sizin hakkınızda [konuşmaya];
Saf ve berrak suyun kaynağı sizin ağzınızda
Seni ancak varlığı yaratan görür varlığı yaratan;
Halka senin vücudundan sirayet eder ihsan.
Nûr’un nurusun, büyük sırsın sen;
Doğru yolu bize gösterirsin sen…
Mevlânâdur evliyâ kutbı bilün;
Ne kim ol buyurdısa, anı kılun.
Tenri’den rahmetdür anun sözleri,
Körler okırsa, açıla gözleri.
Farsça, Türkçe, Arapça ve hatta Rumca beyitleriyle hem Anadolu halkını hem de bölge halklarını ikaz ve irşat eden, Mevlâna yolunu herkese anlatmaya çalışan Sultan Veled, Mevlâna Celâleddin-i Rûmî’nin büyük oğlu olup, 25 Rebi-yülahir 623 (24 Nisan 1226) tarihinde, şimdiki Karaman vilayeti olan Larende’de doğmuş ve 10 Recep 712’de (11 Kasım 1312) Konya’da vefat etmiştir. Babası gibi arif ve mutasavvıf, müderris ve vaiz olmakla birlikte, teşkilatçı, girişken, sosyal yönü çok geniş; aynı zamanda Farsça, Arapça, Türkçe ve Rumca bilen ve bu dillerde şiirler kaleme alan; babasının adına Mevlevî tarikatını kurarak sistemli bir hale getiren ve bütün Anadolu’ya hatta dünyaya yayan bir mürit, bir mürşit, aynı zamanda bir şair ve yazardır.
Manzum ve mensur eserlerinde çeşitli dinî ve tasavvufî konularla birlikte, Mevlâna, Mevlevî halifeleri ve Mevleviliği de anlatmıştır. Bildiri konumuz olan Rebabnâme’de Mevlâna ve Mevlevîlikle ilgili kısa, ama çok önemli bilgiler de vermiştir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Linguistics |
Journal Section | Article |
Authors | |
Publication Date | March 31, 2022 |
Submission Date | December 24, 2021 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 1 Issue: 16 |
Content of this journal is licensed under a Creative Commons Attribution NonCommercial 4.0 International License