Historical and philosophical studies of science have developed in a close relationship under the Auguste Comte’s positivism. In this context, epistemological and historical studies’ aim was making science more transparent by analysing its history and logic for humanity. During the early 20th century, each study went to their seperate ways. Neopositivist philolosophy of science (neo-positivist theory of knowledge) has focussed on the problem of demarcation criterion. For a neo-positivist epistemologist, demarcation criterion is an ahistorical concept. The epistemological analysis method which is ahistorical too, is sufficent for to establish this criterion. On the other hand, history of science studies has focussed on the concept of ‘progress’. The founding father of the history of science as an academic discipline, George Sarton, defines science as systematized positive knowledge and the history of scince as the description and explanation of the development of that knowledge. This whole process of the development is the history of progress. By the using of the scientific historical methods, this process could be explained and by this explanation the science will be more understandable for humanity. After this seperation, many scholars in the field are trained primarily as either historians or as philosophers. Firstly, this paper discusses the relationship between the philosophy of science and the history of science as an seperated academic disciplines. The aim of this paper is to show the deep and originally epistemological relationship between philosophy and history of science studies. Without an epistemological basis, it is not possible to explain the history of science in a scientific way. The second question of paper is: What happens if there are more than one epistemological basis for the explanation of the history of science? Karl Popper is known for his opposition to the classical justificationist account of knowledge which he replaced with critical rationalism. The term “critical rationalism” indicates his rejection of classical empiricism, and the classical observationalist-inductivist account of science that had grown out of it. By this context, is that even possible the Popperian history of science? This is the second discussion point of this paper
Bilim üzerine tarihsel ve felsefi çalışmalar Auguste Comte’un pozitivizmi altında yakın bir ilişkisellikle gelişim göstermiştir. Bu bağlamda epistemolojik ve tarihsel çalışmaların amacı mantığını ve tarihini çözümleyerek bilimi insanlık için daha anlaşılır kılabilmektir. XX. yüzyılın ilk yarısı boyunca ise bu iki çalışma biçimi kendi yollarına giderek ayrışmıştır. Neo-pozitivist bilim felsefesi (neo-pozitivist bilgi kuramı) sınırlandırma ayracı problemi üzerine yoğunlaşmıştır. Neo-pozitivist bir epistemolog için sınırlandırma ayracı tarih-dışı bir kavramdır. Bu nedenle, yine tarih-dışı olan epistemolojik çözümleme yöntemi bu ayracı tespit edebilmek için yeterli ve uygundur. Diğer taraftan, bilim tarihi ‘ilerleme’ kavramı üzerine yoğunlaşmıştır. Bir akademik disiplin olarak bilim tarihinin kurucusu olan George Sarton, bilimi sistematize edilmiş pozitif bilgi ve bilim tarihini de bu bilginin gelişiminin betimlenmesi ve açıklanması olarak tanımlar. Tüm bir gelişme süreci ilerlemenin tarihidir. Bilimsel tarihsel yöntemin kullanılmasıyla bu süreç açıklanabilir ve bu açıklama ile birlikte bilim insanlık için daha anlaşılır kılınabilir. Bu ayrışmanın ardından alandaki pek çok akademisyen öncelikle ya bilim tarihçisi olarak ya da bilim filozofu olarak eğitim almaya başlamıştır. Bu makale ilkin ayrışmış iki akademik disiplin olarak bilim felsefesi ve bilim tarihi arasındaki ilişkileri tartışacaktır. Makalenin amacı bilim felsefesi çalışmalarıyla bilim tarihi çalışmaları arasındaki derin ve kökensel epistemolojik ilişkiyi göstermektir. Epistemolojik temeller olmaksızın, bilimin tarihini bilimsel bir yolla açıklayabilmek olanaksızdır. Makalenin ikinci odak sorusu, bilim tarihinin açıklanmasında birden çok epistemolojik temel olanaklıysa ne olur sorusudur. Karl Popper, klasik doğrulamacı bilgi anlayışına karşı çıkması ve onun yerine eleştirel rasyonaliteyi yerleştirmesiyle tanınmaktadır. “Eleştirel rasyonalite” terimi, Popper’ın klasik empirizmi ve ona dayalı gözlemci-tümevarımcı bilim anlayışını reddedişine gönderimlidir. Bu bağlamda, Poppercı bir bilim tarihi olanaklı mıdır? Bu da makalenin ikinci tartışma odağıdır
Bilim Tarihi Bilim Felsefesi George Sarton Karl Popper Bilgi Kuramı
Diğer ID | JA34PG28CR |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2015 |
Gönderilme Tarihi | 1 Aralık 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Sayı: 8 |