Türklerin anayurdu olan Orta Asya’nın kalbinde Özbekistan yer almaktadır. İslamiyet’in kabul edildiği dönemde kısa süre içerisinde dini bir merkez haline gelmiştir ve pek çok tasavvuf akımının doğduğu yerdir. Rus varlığının bölgeye girmesinin ardından, yüzyıllarca sürecek bir baskı ve asimilasyon politikasının ortasına düşen Türkistan halkları, İslami kimliklerini korumak adına çok büyük mücadeleler vermişlerdir. Din adamlarının önderliğinde merkezi yönetime karşı yürütülen bu direniş faaliyetleri, toplum içinde “dini liderlerin desteğiyle silahlı
mücadeleye girişme” fikrini zaman içinde normalleştirmiş hatta kutsallaştırmıştır. Erken dönemde yerleşen bu alışkanlık, çeşitli mihraklarca ustaca kullanılmış ve radikalize olmaya eğimli halk kitleleri, belirli ideolojiler etrafında bir araya getirilmiştir. Vehhabiliğin Özbekler arasında yayılması ve ardından tüm Orta Asya’ya sirayet etmesi, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgalinin ardından meyvelerini vermiştir. 1979 sonrası süreçte değişen ve dönüşen Orta Asya’daki dini radikalizm, Taliban’ın rehberliğinde yükselmiştir. Gorbaçov’un başlattığı glasnost ve perestroyka politikaları ile gün yüzüne çıkma olanağı bulan Özbekistan İslami Hareketi ve Hizb-ut Tahrir gibi gruplar, bağımsızlık sonrası süreçte başta Özbekistan olmak üzere diğer Orta Asya devletlerine de tehdit teşkil etmiştir. Çalışmada bu sorunun arkasında yatan nedenlerin anlaşılması adına sürecin hangi aşamalardan geçtiğine değinilmiş ve temel dinamikleri ele alınmıştır. Bu kapsamda öncelikle Orta Asya Türk toplumlarının İslamiyet’e bakış açısı incelenmiş ve tarihsel süreçteki varoluş mücadelesi açıklanmıştır. Ardından, radikalleşmeyi
tetikleyen etmenler ve bağımsızlık sonrası süreçte ciddi birer tehdit haline gelen radikal dini örgütler analiz edilmiştir.
Located in the heart of Central Asia, Uzbekistan is the homeland of the Turks. With the arrival of Islam it shortly became a religious centre and many Sufism movements were born there. Despite a century-long policy of oppression and assimilation under the Russian presence in the region, the peoples of Turkestan have resisted and protected their Islamic identity. The activities of resistance under the leadership of the clergy against the central government have normalized and sanctified the idea of “engaging in armed struggle with the support of religious leaders” in society. This way of thinking, established in the early period, was skilfully used by various bodies and organizations and the masses of people who
were inclined to be radicalized were brought together around certain ideologies. The spread of Wahhabism that started among Uzbeks and spread to all of Central Asia bore fruit after the Soviet Union’s invasion of Afghanistan. Religious radicalism in Central Asia, which changed and transformed after 1979, rose under the guidance of the Taliban. Groups such as the Islamic Movement of Uzbekistan and Hizb-ut Tahrir, that found the opportunity to show themselves with the glasnost and perestroika policies initiated by Gorbachev, posed a threat to Central Asian states, and especially Uzbekistan, in the post-independence period. On this study, in order to understand the reasons behind this problem, the stages and basic dynamics of the process is touched upon. In this context, first of all, the perspective of the Central Asian Turkish societies towards Islam is discussed and the struggle for existence in the historical process is examined. Then, the factors that trigger radicalization and radical religious organizations that have become a serious threat in the post-independence term are analysed.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Political Science, International Relations |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | June 29, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Issue: 1 |
DSJ is the corporate publication of the Association for Diplomacy and Strategy Studies.