Baba- oğul ilişkisi insan yaşamının en önemli ve belki de en zor ilişkisidir. Genelde babalar gerçekleştiremedikleri arzularını oğulları aracılığıyla yaşamak ister, bir anlamda oğullarını özel projeleri gibi görürler. Oğullarsa çoğu zaman, üzerlerinde kurulan veya kurulmak istenen otoriteye belli bir yaşa geldiklerinde karşı çıkarak, babalarının arzularından çok kendi arzu ve hayallerini gerçekleştirecekleri bir yaşam seçerler. Olaylar böyle gelişince de baba ve oğul arasında bir çatışma çıkması çoğu zaman kaçınılmaz olur. S. Freud, baba-oğul mücadelesinin tek sebebi olarak “ödipus kompleksini gösterir. S. Freud, “Totem ve Tabu” adlı kitabında bu mücadeleden söz eder ve baba-oğul mücadelesinin bilinçaltı dürtülerle geliştiğini öne sürer. Freud, baba-oğul mücadelesinin temelinde ödipal bir çatışma görür. Bu psikolojik motifin, bir başka deyişle, insanlığın varoluşundan bu yana devam eden bu sancılı motifin yani baba-oğul ilişkisinin edebiyatın en başat motiflerinden biri olduğu aşikârdır. Disiplinler arası bir düşünceyle yapılacak olan bu çalışmada biri Türk diğeri Polonyalı, ama dünya ölçeğinde ün kazanmış iki yazarın Orhan Pamuk'un “Kırmızı Saçlı Kadın” ve Witold Gombrowicz'in “Trans- Atlantik” romanlarında “babayı ve oğlu öldürme” arketipine değinilecektir. Yapılan çalışmada, bu “öldürme arzusu”nu” Erich Fromm'un ödipus kompleksine yaklaşımıyla, yani bu çatışmayı ataerkil bir toplumda oğulun baba otoritesine isyanının sembolü olarak ele almak amaçlanmaktadır. Polonya toplumu ve Türk toplumunun erkek otoritesine dayanan örgütlenme düzenini karşılaştırmak amacıyla yapılacak olan bu çalışmada, iki toplum arasında bu bağlamdaki ciddi benzerlikler ele alınan iki roman ölçeğinde gösterilmeye ve her iki romanın da “oğullarına değer vermeyen” toplumlar için bir meydan okuma olduğu kanıtlanmaya çalışılacaktır.
The father and son relationship is the most important, and probably the most difficult one. Generally, fathers want to realize their desires which they were not able to through their sons, and in one sense see them as their special projects. However, when they come to a certain age, the sons mostly choose a way of living in which they can realize their own dreams by resisting their father's desires. As a result of this, conflicts, inevitably, arise between them. S. Freud shows “Oedipus complex” as the only reason for the conflicts. S. Freud, mentions them in his book entitled “Totem and Taboo”, and asserts that these conflicts develop through subconscious drives. It is obvious that the oedipal conflict between the father and son, which has been ongoing since the beginning of the mankind, is one of the most dominant patterns in literature. This interdisciplinary study addresses the “killing father and son” archetype that is found in two Turkish and Polish worldfamous writers' novels “The Red Haired Woman” by Orhan Pamuk and “Trans-Atlantic” by Witold Gombrowicz . In this study, “the desire to kill” is discussed through Erich Fromm's approach to Oedipus complex, that is to say, regarding the conflict as a symbol of revolt of the son against his father's authority in a patriarchal society. With the aim of comparing the organizational structure that rests on male authority in Polish and Turkish societies, in this study the similarities in this sense, will be shown and verified in the scale of these two novels which constitute a challenge against the societies which do not dignify their sons.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | January 1, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 Volume: 58 Issue: 2 |
Ankara University Journal of the Faculty of Languages and History-Geography
This journal is licensed under the Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.