Dil, yazma ve konuşma aracı olarak bir toplumda iletişim kurmaktan çok daha ötesini ifade eder. Dil, ulusal kültürün çok büyük ve çok önemli bir parçası olmakla birlikte, ulus-devletlerin ortaya çıkması ile toplumu homojenleştiren siyasi bir kurum haline dönüşmüştür. Osmanlı İmparatorluğu’nda, 19. yüzyılın sonlarında Türkçe ve Türk dilinin sadeleştirilmesi, basitleştirilmesi üzerine tartışmalar, bir ulus devlet bilinci olmadan; dil henüz Türk ulusçuluğunun ideolojik bir aracına dönüşmeden önce başlamıştır. Türkçenin, Osmanlı İmparatorluğu’nun resmi dili olarak belirlendiği ilk belge, 1876 Anayasası’nın 18.maddesidir. Resmi dilin, çok uluslu bir imparatorlukta, üstelik parçalanmayı durdurmak için anayasal bir düzen değişikliğine gidildiği dönemde belirlenmesi, ilginç bir veridir. Gerçi Anayasayı hazırlayan aydınlar ve Genç Osmanlılar, dilin sadeleştirilmesi konusuna eğilirken; milli kültürün parçası olarak, anadilin önemini, konuşma dilinin yazma diline yakınlaşmasının temel bir sorun olduğunu fark etmişlerdir. Ama yine de 1876 Anayasasında, devletin resmi dili, bizce ideolojik bir amaçla belirlenmemiştir. Osmanlıcılık politikasının hâkim olduğu bir atmosferde, resmi dilin Türkçe olarak belirlenmesi durumu, Avrupa’daki ulusçuluk hareketlerinden biraz farklılık gösterdiği gözlemlenir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Law in Context |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 1, 2011 |
Submission Date | September 1, 2011 |
Published in Issue | Year 2011 Volume: XV Issue: 3-4 |