Marka hakkının tükenmesi, marka hukukunun temel sorunlarından biridir. Hakkın tükenmesi konusu doktrinde geniş bir şekilde ele alınmıştır. Tükenmeye ilişkin, uluslararası tükenme, uluslararası tükenmeye yakın sui generis tükenme, bölgesel tükenme ve ülkesel tükenme olmak üzere dört görüş savunulmaktadır. Bu görüşler daha önce ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Kararnamenin 13/1. maddesi yorumlanırken iki husus üzerinde durmak gerekir. Bunlardan birincisi ekonomik nedenler, ikincisi ise yasal nedenlerdir. Değerlendirmenin ayrıntılarına geçmeden önce kabul etmek gerekir ki, tükenme türlerinden biri, herhangi bir ülke bakımından tercih edilirken bunun nedenleri hukuki olmaktan çok ekonomiktir.
Genel olarak uluslararası tükenme faydalı olmakla birlikte, bazı riskleri de bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, küçük ve orta ölçekli işletmelerin bundan olumsuz yönde etkilenmesi, ikinci olarak paralel ithalat konusu ürünlerin satış sonrası servis hizmetlerinden kalma meselesidir.
Tükenmenin yasal olarak düzenlendiği Kararnamenin 13/1 çerçevesinde soruna bakıldığı zaman markalı malların Türkiye’de piyasaya sunulmasından söz etmektedir. MarKHK m. 13’de piyasaya sunulma bakımından açık bir şekilde Türkiye ’den söz etmişken uluslararası tükenmeyi şartsız olarak savunmak güçtür. Bu tercih, kanun koyucuya aittir . Bunun dışında 1/95 sayılı OKK’da Türkiye’nin bölgesel tükenme kapsamı dışında olduğu açık bir şekilde belirtilmiştir. Ülkesel tükenme kabul edildiği takdirde, marka sahibi paralel ithalatı yasaklayabilirken, geri ithalatı yasaklayamaz.
Rekabet Kanunu kamu menfaatini korur, fikri mülkiyet özel menfaati korur ve her ikisi de emredici nitelikli olsa da kamu menfaatini koruyan RKHK yı tercih etmek gerekir şeklinde bir görüş ileri sürülebilir. Öncelikle Kanunların uygulanması bakımından emredici hükümlerin birbirlerine üstünlükleri yoktur. Uygulanma önceliği bakımından eşit derecededirler. Kamu/özel menfaat ayrımında ise dikkatli davranmak gerekir. Bize göre, hakkın tükenmesine ilişkin MarKHK m. 13, özel, hatta istisnai nitelikli bir hükümdür. Dolayısıyla bu kapsamda değerlendirmek gerekir.
Birincil ve ikincil hukuk bakımından yapılan değerlendirmelere tereddütsüz katılmak güçtür. OKK kararının ikincil hukuk olduğu konusu şüphelidir. Zira ATA m. 249, ikincil hukuku AT’nin organları tarafından konulan hukuku ifade eder biçiminde tanımlanmış ve bunların da, Topluluk Tüzükleri, Yönergeler, (bireysel) kararlar, tavsiye ve görüşler olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla Gümrük Birliğini düzenleyen OKK kararının ikincilliği konusu kuşkuludur.
Sonuç olarak, ekonomik değerlendirmeler Yargıtay kararlarının desteklenmesini gerektirirken, yasal düzenlemeler ulusal tükenmeyi gerektirmektedir. Dolayısıyla, olan hukuk bakımından ulusal tükenme, olması gereken hukuk bakımından ulusal tükenme yerine şartların/yasal mevzuatın elvermesi halinde bölgesel tükenme veya uluslararası tükenmeyi savunmak makul bir çözüm olacaktır.
Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Antlaşması Ortaklık Konseyi Kararı Avrupa Topluluğu Anlaşması Tescilli Marka Rekabet Kurulu
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Law in Context |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | June 1, 2007 |
Submission Date | March 1, 2007 |
Published in Issue | Year 2007 Volume: XI Issue: 1-2 |