Osmanlı Devleti, 19. yüzyılda sanayi devrimi ile büyüyen ekonomilerin arasına girememiş, kendi kaynaklarını kendisinin işleyeceği bir teknolojiye, teknik bilgiye ve iş gücüne sahip olamamış ve emperyalist güçler tarafından hedef pazar olarak görülmeye mahkûm kalmıştır. Böyle bir dönemde iktisadi ve siyasi olarak yakınlık gösteren Almanya’nın Osmanlı’ya yaklaşımı diğer sanayileşmiş devletlerden farklı olmuş ve iktisadi temelde yoğunlaşan Türk-Alman ilişkileri gelişmeye başlamıştır. Gelişmekte olan bu ilişkilerin en önemli meyvelerinden birisi şüphesiz Bağdat Demiryolu imtiyazı olmuştur. Zira imtiyazı verilen bu demiryolu hattı İngiltere, Fransa ve Rusya’yı çıkarları doğrultusunda tedirgin ettiği gibi hat üzerindeki Mezopotamya petrolleri zenginliğini de heybesinde barındırdığından dolayı büyük devletleri tedirginlik ve yarış içerisine sokmuştur. Sanayileşmenin bir sonucu olarak petrole olan bağımlılığın artması, büyük devletlerin gözlerini Musul’da toprak yüzeyine kadar sıçrayan Mezopotamya petrollerine dikmesine sebep olmuştur. İmtiyaz yarışının kazananı Türk-Alman ilişkilerini kendisine özgü iktisadi yaklaşımı ile geliştiren Almanya olmuştur, ne var ki o da, bu servet değerindeki fırsatı değerlendirememiştir. Bu makalenin amacı da Almanya’nın imtiyazı alma sürecini ve Mezopotamya petrolleri ile meşguliyetini sentezlemektir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Economics |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 |