Klasik Türk şiirinde ölüm, bir beyitten bir manzumenin tamamına kadar ele alınabilen bir temdir. İslâm dininin etki alanında yazılan bu tarz şiirlerde ölüm, insanın nihai sonu olması yanında yeni bir başlangıcın da ilk noktasıdır. Tasavvuf kültürü içinde kaleme alınan şiirlerde ise daha ziyade ölüm sonrasındaki dönem öne çıkmakta olup bu dönem Allah’a kavuşmanın ilk adımıdır.
Klasik Türk şiirinde özellikle mersiye ve maktel türleri ile akla gelen ölüm temi, genellikle felsefi bir kavram olmaktan uzaktır. Bu metinlerde ölüm kavramı üzerine derin düşünceler bulunmayıp ölümün insanda oluşturduğu duygu yoğunluğu sıklıkla felek benzetmesi üzerinden aktarılır. Felek zalim, gaddar, vefasız ve öleni bu dünyadan ayıran bir kişiye teşbih edilir. Mersiye ve maktellerdeki bu tutum bir diğer ölüm konulu şiirler olan vefat manzumelerinde de benzerdir. Bu manzumelerde ecel ve ölüme yönelik benzer içerikli beyitler bulmak mümkündür.
Vefat manzumeleri (vefât-ı Nebî, vefât-ı Fâtımâ, vd.) arasında Hz. Peygamber’in küçük yaşta vefat eden oğlu İbrahim (ö. 632?) için yazılan “vefât-ı İbrâhîm” başlıklı eserler de yer alır. 14. yüzyılda Kırşehirli İsâ’nın manzumesiyle başlayan bu tarz şiirler, ilerleyen süreçte mahlassız biçimde yazma eserlerin (mecmua, cönk vd.) arasında yer edinir. Bu manzumeler edebiyat tarihi açısından arka planda kalmakla beraber Türkçenin halk imlâsını ihtiva etmesi yönünden ayrıca önemlidir. Bu çalışmada, şahsi bir kütüphanedeki mecmuada bulunan 16. yüzyılda Şabân adlı bir kişinin kaleme aldığı 72 beyitlik bir vefât-i İbrâhîm manzumesinin tanıtım, inceleme ve neşri yapılacaktır.
Ölüm klasik Türk şiirinde ölüm vefat manzumeleri vefât-ı İbrâhîm Şaban Kırşehirli İsâ
Değerli Hocam Prof. Dr. Haluk Gökalp'e öneri ve eleştirileri için teşekkür ederim.
In classical Turkish poetry, death is a theme addressed from a “beyit” to an entire “manzume”. In these poems written under the influence of Islam, death is not only the final end of man but also the first point of a new phase. In poems written within the culture of Sufi culture, on the other hand, the period after death is more prominent and this period is the first step towards reuniting with God.
The theme of death, which comes to mind in classical Turkish poetry, especially in the “mersiye” and “maktel” genres, is generally far from being a philosophical concept. In these texts, there are no deep thoughts on the concept of death, and the intensity of emotion caused by death is often conveyed through the analogy of the “felek”. Felek is likened to a cruel, brutal, unfaithful person who separates the deceased from this world. This attitude in mersiye and maqtels is similar in other poems on death, namely “vefat manzumesi”. In these manzumes, it is possible to find beyits with similar content about “ecel” and death.
Among the death poems (vefât-ı Nebî, vefât-ı Fâtimâ, etc.), there are works titled “vefât-ı İbrâhîm” written for the Hz. Muhammad's son İbrahim (d. 632?) who died at a young age. Beginning in the 14th century with the poem of İsâ of Kırşehir, these types of poems, without pseudonyms, later found a place among manuscripts (mecmua, cönk, etc.). Although these poems remain in the background in terms of literary history, they are also important in terms of containing the folk orthography of Turkish. In this study, 72 beyits of vefât-i İbrâhîm poem written by a person named Şabân in the 16th century and found in a “mecmua” in a personal library will be introduced, examined and published.
Death death in classical Turkish poetry death poems vefât-i İbrâhîm Şabân Kırşehir İsâ
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Osmanlı Sahası Klasik Türk Edebiyatı, Klasik Türk Edebiyatı |
Bölüm | MAKALELER |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 17 Ekim 2024 |
Kabul Tarihi | 4 Kasım 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 7 Sayı: 4 |