Türkiye, 1980 sonrası dönemde dış dünyaya entegre olma amacıyla mal ve sermaye hareketlerini serbestleştirerek önemli bir yapısal değişime imza atmıştır. O döneme kadar ithal ikameci kalkınma politikası uygulanırken o dönemden sonra ihracata dayalı kalkınma politikası uygulanmaya başlanmıştır. Dışa açık kalkınma politikasının avantajları olduğu gibi küresel risklere ve spekülasyonlara açık olması gibi dezavantajları da vardır. Türkiye ekonomisinin 1980 sonrası dönemi incelendiğinde yaşanan ekonomik krizlerin bazılarının iç kaynaklı, bazılarının ise dış kaynaklı olduğu görülmektedir. İster iç kaynaklı ister dış kaynaklı olsun ekonominin krize dayanıklılığı mali disiplin ile yakından alakalıdır. Türkiye’de iç kaynaklı olan 1994, 2000 ve 2001 krizlerinde bu durum gözlemlenmektedir. Türkiye ekonomisinin 2001 yılı sonrasına bakıldığında iç kaynaklı ekonomik kriz yokken dış kaynaklı krizlerin etkileri görülmüştür. 2008 küresel finans krizi, 1929 bunalımından sonraki küresel çapta dünyanın gördüğü en büyük krizdir. Bu dönemde Türkiye ekonomisi dışa açık olmasına rağmen, finans sektörünün güçlü olması ve mali disiplin sayesinde krizin etkilerini hafif atlatmıştır. ABD ve birçok gelişmiş ülkenin, 2008 küresel finans krizinin etkilerinden tam olarak kurtulamadığı bu dönemde Türkiye ekonomisi bu ülkelere göre daha yüksek oranlarda büyümüştür. Bununla birlikte son 3-4 yıldır Türkiye’nin büyüme oranı düşmüş, potansiyel büyüme oranlarının altında gerçekleşmiştir. Bu durumun ekonomik sebepleri olduğu gibi teori ile açıklanamayan sebepleri de olduğu aşikardır. Türkiye’nin 1962 yılında başladığı ve 19 standby düzenlemesinin yapıldığı IMF ile ilişkiler, 2013 yılında son borcun ödenmesi ile son bulmuştur. Bunun yanında bir yandan büyük altyapı projelerin gerçekleştirilmesi Türkiye’nin uluslararası arenada itibarını artırırken, diğer yandan 2016 yılı ortalarından itibaren döviz kurunun hızla yükselmesi Türkiye’nin kırılganlığını artırdığı söylenebilir. 2001 yılında ani fon çıkışlarının krize soktuğu ekonominin, 2016 yılında daha fazla fon çıkışı olmasına rağmen krize girmemesinin en önemli sebebi mali disiplinin sağlanmış olmasıdır. Mali disiplinin ana unsurlarından olan kamu borç stokunun GSYH içindeki payı ve bütçe açığının GSYH içindeki payı Türkiye’de oldukça düşük olup Kopenhag kriterlerine uygundur. Bu durum kırılganlığın azalmasında başat role sahiptir.
Since the beginning of 1980 Turkey has gone through a significant structural transformation by liberalizing international trade and capital movements in order to be integrated with the outside world. Before 1980 Turkey implemented import substitution policy and thereafter carried out a new development policy based on exports. The new outward-oriented growth policy had both advantages and disadvantages. Turkish Economy had both domestic and global crises since 1980. At that point, fiscal discipline proves to be a very important determinant for making the economy less fragile to any kind of crisis. It is obvious for the big domestic crises of 1994, 2000 and 2001 of Turkey. After 2001 Turkey had rather outward- oriented crises. 2008 global financial crises was one of the biggest crises of ever. At this period Turkey had managed to get rid of this crisis with a minimum cost even though Turkey was quite open to the outside world. It should be noted that Turkey had relatively high growth rates as compared to the USA and a number of other developed countries, which still had great negative effects of the crisis. However the growth rates of Turkey has decreased above its potential rates for three-four years. At this point it is obvious that although there are some economic issues, there are some underlying facts that can’t be explained by the economic theory. The relationships with IMF, which Turkey started in 1962 and along through made 19 standby agreements, ended by paying the last debt. And the fact that Turkey has made great infrastructural investments increased the credibility of Turkey in the international arena, on the other hand it can be said that the rise in exchange rates since the mid of 2016 increased fragility. The same economy, which experienced a great crisis as a result of outflow of funds in 2001, hasn’t had a crisis as a result of even more outflow of funds in 2016, which can be easily explained by fiscal discipline. The ratio of public debt stock to GDP, which is a main demonstrator of fiscal discipline is quite low in Turkey and complies with Copenhagen criteria. This fact mainly accounts for decreasing fragility of the economy
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | July 1, 2017 |
Published in Issue | Year 2017 Volume: 3 Issue: 2 |
Maliye Araştırmaları Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.