Abstract
Sosyal refah devletinin yükselişiyle kadın istihdamı sorunsalı devletlerin
politikalarında yer almaktadır ve istihdam stratejilerinin hedefi olan istihdamın
artırılması özelinde kadın istihdamının artırılması önem arz etmektedir. Kadın,
varoluştan bu yana çalışma hayatında aktif rol oynamasına rağmen fiziki güce dayalı
iş bölümü sonucu ev işlerini yüklenmiş böylelikle toplumun düşünce yapısı kadın
“evde”, erkek “işte” çalışır şeklinde biçimlenmiştir. Cinsiyete dayalı toplumsal iş
bölümü emek piyasalarında erkek egemenliğini güçlendirerek kadının emeğini
görünmez hale getirmiştir. Sanayi Devrimi’yle ortaya çıkan aşırı üretim kadın
emeğinin piyasaya girmesini zorunlu kılmakla kadını ucuz emek ve yedek işgücü
konumuna yerleştirmiştir. Kadın çalışanlar, işverenler açısından gerekli durumlarda
kolay işten çıkarılabilen, düşük ücretlerle çalışan vasıfsız işçi konumunda günümüze
kadar çeşitli ayrımcılığa maruz kalmıştır. Sosyal politikaların gelişmesi ve ülkelerin
refah seviyelerinin yükselmesiyle kadın emek piyasalarından hane içi sorumlulukları
nedeniyle çekilmeye başlayınca, küreselleşmeyle ortaya çıkan esnek çalışma
biçimleri kadınları emek piyasalarıyla barıştırmanın yeni yolu olarak görünmekte ve
istihdam stratejilerinde planlanmaktadır.