Amaç: Bu calışmada kliniğimizde kapalı reduksiyon pelvipedal alcı ile tedavi
edilen hastaların reduksiyon sırasındaki yaşının kısa dönemde klinik ve radyolojik
sonuclara etkisini tartışmayı amacladık.
Yöntem: Nisan 2004-Aralık 2011 tarihleri arasında kapalı reduksiyon ve
pelvipedal alçı uygulaması ile tedavi edilmiş GKD’li 81 hastanın 126 kalcası
değerlendirildi. Tedaviye başlanıldığında 0-6 ay arasında olanlar grup 1.6-12 ay arasında
olanlar grup 2, 12-18 ay arasında olanlar grup 3 ve 18 aydan büyük olanlar grup 4 olarak
adlandırıldı. Gruplar kapalı reduksiyonun elde edilmesi, yeniden çıkık gelişimi,
takiplerinde asetabuler displazi nedeni ile pelvik osteotomi uygulanması, son
kontrollerindeki fizik muayene ve radyoloji bulguları dikkate alınarak Mc Kay
sınıflandırma sistemi ve Tonnis’in tarifflediği asetabuler displazi acısından kendi
aralarında karşılaştırıldı.
Bulgular: Tedaviye başlanıldığında hastaların ortalama yaşları 11.5 ay ve
ortalama takip suremiz 35.1 ay idi. Grup 1’de24 kalca (%19.1), grup 2’de43 kalca
(%34.1), grup 3’de 28 kalca (%22.2) ve grup 4’de 31 kalca (%24.6) mevcuttu. Grup 1 ve
2’deki hastaların hepsinde kapalı reduksiyon elde edilirken, grup 3’de 2 kalcada (%5.6),
grup 4’de ise 4 kalca-da (%12.9) kapalı reduksiyon elde edilemedi. Tum gruplarda birer
hastada takiplerinde yeniden çıkık gelişti. Yeniden çıkık gelişme oranı gruplara göre
sırası ile %4.1; %2.3; %3.5 ve %3.2 idi. Takiplerinde asetabuler displazinin devam
etmesi nedeni ile grup 1’ de 1 (%4.1), grup 2’ de 4 (%9.3), grup 3’ de 2 (%7.1) ve grup
4’ de 6 kalçada (%19.3) pelvik osteotomi uygulandı. Mc Kay sınıflandırma sistemine
göre grup 1’deki kalcaların 18’inde (%81.8) cok iyi, 4’unde (%18.2) iyi; grup 2’deki
kalcaların 33’unde (%86.8) cok iyi, 5’inde (%13.2) iyi; grup 3’deki kalcaların 20’sinde
(%87) cok iyi, 3’unde iyi (%13) ve grup 4’deki kalçaların 14’unde (%70) cok iyi,
3’unde (%15) iyi ve 3’unde (%15) orta sonuc mevcuttu. Tonnis’ in tarif ettiği asetabuler
displazi derecelendirmesine göre 27 kalçada evre 4 displazi mevcuttu. Ciddi, evre 4
displazili kalça sayısı grup 1’de 2 (% 8.7); grup 2’de 5 (%11.9), grup 3’de 5 (%20) ve
grup 4’de 15 (%57.7) idi. Tum hastalarda reduksiyon oncesine gore son kontroldeki
grafilerde asetabular indeks acısından anlamlı fark mevcuttu (p < 0.001). Kapalı
reduksiyon elde edilememe acısından grup 3 ve 4 diğer gruplardan anlamlı farklılık
gösteriyordu (p=0.005). Klinik parametreler acısından yaşlar arasında istatiksel olarak
anlamlı fark mevcuttu (p=0.039). Displazi acısından yaşlar arasında istatiksel olarak
anlamlı fark mevcuttu (p=0.001).
Çıkarımlar: Bir yaşından sonra tedaviye başlanılan kalcalarda calışmamızda
kapalı reduksiyon elde edememe, asetabuler displazinin düzelmemesine bağlı pelvik
osteotomi uygulanma oranı daha yüksek bulunmuştur. Daha iyi sonuclar elde edebilmek
icin tedaviye erken dönemde başlanılmalı ve bir yaşın üzerinde tedaviye başlanılan
hastalar asetabular displazinin varlığını sürdürmesi acısından yakından takip edilmelidir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Orjinal Çalışma |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Mart 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Cilt: 5 Sayı: 3 |