Hanif Kureishi is an author of multicultural origin with multi-layered cultural accumulations. He takes up various identity issues in his works through a kind of hybrid storytelling mingled with numerous autobiographical references. His fictional characters bear great similarities not only to himself but also to his family members. This characteristic of his fiction is observed in his latest work The Last Word (2013) as well. In this novel, some specific events and memories can be related to his individual experiences. However, these are in disguise either as the memories of Harry, a would-be biographer who pins his hopes on a biographical work, or Mamoon, an eminent postcolonial author who is losing his fame. Kureishi cryptically confesses his own experiences in his novel, which makes this novel autocritographic in nature. Autocritography is briefly defined as a self-reflexive discursive strategy. There is a general sense of autobiographical references in such works, and thus it has a crucial narrative potential, especially for those marginalized and cast out of the society. It allows Others to narrate their stories. They voice out their stance and identity in society. This study will analyse Kureishi’s specific tale-telling as an autocritography by which he voices out his concerns, which will also contribute to our understanding of the novel.
Hanif Kureishi, çok katmanlı kültürel birikimlere sahip çok kültürlü bir yazardır. Eserlerinde çeşitli kimlik meselelerini, sayısız otobiyografik referansla harmanlanmış bir tür melez hikâye anlatımı üzerinden tema olarak alır. Kurgusal karakterleri sadece kendisiyle değil, aile üyeleriyle de büyük benzerlikler taşır. Kurgusunun bu özelliği, son eseri The Last Word de(2013) de görülmektedir. Bu romandaki bazı özel olaylar ve anılar onun bireysel deneyimleriyle ilişkilendirilebilir. Bununla birlikte, bunlar ya umutlarını biyografik bir çalışmaya adayan bir biyografi yazarı olan Harry'nin ya da ününü kaybetmekte olan seçkin bir sömürge sonrası yazar olan Mamoon'un anıları olarak gizlenmiştir. Kureishi, romanında kendi deneyimlerini şifreli bir şekilde itiraf eder, bu da bu romanı doğası gereği otokritografik hale getirir. Otokritografi kısaca özdüşünümsel bir söylemsel strateji olarak tanımlanabilir. Bu tür eserlerde genel bir otobiyografik gönderme duygusu vardır ve bu nedenle özellikle marjinalleştirilen ve egemen toplumun dışında bırakılanlar için çok önemli bir anlatı potansiyeline sahiptir. Ötekilerin hikayelerini anlatmasına izin verir. Bu nedenle, bu çalışma, Kureishi'nin endişelerini dile getirdiği bir otokritografi olarak kendine özgü hikâye anlatımını analiz edecektir.
Primary Language | English |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2022 |
Submission Date | April 18, 2022 |
Acceptance Date | May 22, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 |
Bu eser Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.