Osmanlı belgelerinde kaht u gala olarak geçen kıtlık, yerel düzeyde ekseriyetle yetersiz ve dengesiz yağışlar sebebiyle toplumun temel besin kaynaklarından olan tahılda meydana gelen azlık ile buna bağlı olarak oluşan pahalılık olarak kendini gösterir. Kuraklığa bağlı olarak ortaya çıkan kıtlık, belli bir döneme mahsus değildir. İklim ve hava durumu koşullarından kaynaklı belli aralıklarla kendi kendini yeniden üretme özelliğine sahiptir. Kıtlığın kuraklığa bağlı olarak ortaya çıkan yapısı, beraberinde etkili ve sistemli bir iktidarın varlığını da gerekli kılar. Zira kıtlığın kendini tekrar eden yapısıyla ilişkili oluşan tahribatın kapasitesi iktidarın konumlanma düzeyiyle ters orantılıdır. Özellikle devlet iktidar alt yapısının zayıf olduğu bölgelerde kuraklığa bağlı olarak ortaya çıkan kıtlıkların olumsuz etkileri daha uzun bir zamana yayıldığı gibi yıkıcı olma kapasitesini de artırır. Bu nedenle kıtlık, doğal bir afet olmanın ötesinde devlet mekanizmasının yetersizlikleriyle de ilişkilidir.
1879 yılında yapılan idari bir düzenleme ile Irak’ın kuzey bölgelerini ihtiva eden Musul, Şehrizor (Kerkük) ve Süleymaniye sancaklarından oluşan Musul vilayeti, karasal iklim kuşağında bulunması nedeniyle belli aralıklarla kıtlıkların görüldüğü bölgelerden biri olmuştur. Ancak kendini yineleyen bu kıtlık hâli, nadiren kitlesel ölümlere yol açan şiddetli açlığa dönüşmüştür. Çünkü 18. yüzyılın ortalarından 19. yüzyılın ikinci yarısına uzanan süreçte Irak’ta etkin bir yönetim sergileyen yerel hanedan idareleri döneminde oluşan kuraklıkların neden olduğu darlıkların, kıtlığa dönüşmesine meydan verilmemiştir. Başka bir ifadeyle bu dönem itibariyle toplumsal hafızada iz bırakan kıtlık anlatılarıyla karşılaşılmamıştır. Doğal afetlerin yıkıcı etkisine ilişkin anlatıların, hanedan idarelerinin ilgası ve sonrasına yani merkezileşeme dönemine tekabül ettiği görülür. Bu anlamda çalışmada bir taraftan 18. yüzyılın ortalarından merkezileşme politikalarının uygulanmaya başladığı 1831 yılına kadar Irak bölgesi idaresini uhdelerinde bulunduran yerel hanedan idarelerinin kuraklık ve savaş gibi nedenlerle baş gösteren kıtlıkları önleme veya olumsuz etkilerini sınırlandırma imkân ve kapasiteleri üzerinde durulmuştur. Öte taraftan da merkezî idarenin tesisiyle birlikte Irak’ta meydana gelen kıtlıkların yol açtığı olumsuzluklarla mücadele imkân ve kapasitesi 1879-1880 Musul vilayet kıtlığından hareketle açıklanarak her iki dönem karşılaştırılmıştır.
Merkezileşme politikalarının uygulanması sürecinde Musul vilayet alanının da dâhil olduğu tüm Irak bölgesinde güçlü bir idari sistemin tesis edilememesi baş gösteren kuraklıkların kıtlığa dönüşmesine zemin oluşturmuştur. Makalede 1875 yılında Musul vilayet alanında ortaya çıkan kuraklığın devlet mekanizmasının zayıf iktidar alt yapısı nedeniyle 1879 Aralığından 1880 Mayısına kadar şiddetli bir açlığa dönüştüğü tezi savunulmuştur. Bu çerçevede Musul vilayetinde kıtlığın yıkıcı etkilerini derinleştiren ve bir afete dönüşmesine yol açan iç ve dış nedenler üzerinde durulmuştur. Söz konusu nedenler Musul vilayetinin kendi iç dinamikleri ile birlikte imparatorluğun içinde bulunduğu koşullar ve özellikle İngiltere olmak üzere Avrupa merkezli uluslararası ticaretin Irak’ta etkisini artırmasıyla değişen ihracat ve ithalat yapısı bağlamında izah edilmiştir. Makalede 1879-1880 Musul vilayet kıtlığının yol açtığı olumsuzluklardan en fazla etkilenen ve büyük bedeller ödeyen toplumsal kesimin köylü çiftçiler olduğu sonucuna varılmıştır.
The famine, which is referred to as kaht u gala in Ottoman documents, manifests itself as the scarcity of grain and the resulting high cost, which is one of the basic food sources of the society, due to insufficient and uneven rainfall at the local level. The famine that occurs due to drought is not specific to a certain period. It has the ability to reproduce itself at certain intervals due to climate and weather conditions. The nature of the famine due to drought necessitates the existence of an effective and systematic power. Because the capacity of destruction associated with the repetitive nature of famine is inversely proportional to the level of positioning of power. Especially in regions where the state power infrastructure is weak, the negative effects of drought-related famines spread over a longer period of time and increase the capacity to be destructive. For this reason, famine is not only a natural disaster, but also related to the inadequacies of the state mechanism.
With an administrative arrangement made in 1879, the province of Mosul, consisting of the sanjaks of Mosul, Shahrizor (Kerkuk) and Sulaymaniyah, which includes the northern regions of Iraq, has been one of the regions where famines are seen at certain intervals due to its location in the continental climate zone. However, this recurrent state of famine has seldom turned into severe starvation that leads to mass deaths. Because in the period from the middle of the 18th century to the second half of the 19th century, the shortage caused by the droughts that occurred during the local dynasty administrations, which had an effective administration in Iraq, were not allowed to turn into famine. In other words, as of this period, there were no famine narratives that left their mark on the social memory. It is seen that the narratives about the destructive effect of natural disasters correspond to the abolition and aftermath of dynastic administrations, that is, to the period of centralization. In this sense, the study focuses on the possibilities and capacities of local dynastic administrations, which undertook the administration of the Iraqi region from the middle of the 18th century until 1831, when centralization policies began to be implemented, to prevent famines caused by drought and war, or to limit their negative effects. On the other hand, with the establishment of the central administration, the opportunity and capacity to combat the negativities caused by the famines that occurred in Iraq were explained with reference to the Mosul province famine of 1879-1880, and both periods were compared.
The failure to establish a strong administrative system in the entire Iraqi region, including the Mosul province, during the implementation of the centralization policies paved the way for the droughts to turn into famine. This article argues that the drought that emerged in the Mosul province area in 1875 turned into a severe hunger from December 1879 to May 1880 due to the weak power infrastructure of the state mechanism. In this context, it emphasizes the internal and external causes that deepened the devastating effects of famine in Mosul province and caused it to turn into a disaster. The reasons in question are explained in the context of the changing export and import structure of the Mosul province, the conditions of the empire together with its internal dynamics, and the increasing influence of European-based international trade, especially England, in Iraq. This article concludes that the social segment that was most affected by the negativities caused by the 1879-1880 Mosul province famine and that paid a great price was the peasant farmers.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | January 20, 2022 |
Submission Date | October 23, 2021 |
Published in Issue | Year 2022 |