Osmanlı Devleti’nde nikâhların kadıdan alınan izinname ile kıyılması esas olmasına rağmen, buna her zaman riayet edilmemiş ve izinsiz kıyılan nikâhlarla ilgili davalarda mahkemenin işi zorlaşmıştır. Hâkimden izinname almadan kıyılan nikâhlarda yaşanan suiistimalleri önleyebilmek için Osmanlı Devleti’nde 19. yüzyılın sonlarına doğru nikâh akitleri daha sıkı denetlenmeye başlanmıştı. Bundaki en önemli amaçlardan biri akitlerde çiftlerin evlenirken kayıtlara geçirilen kimlik bilgileri, mehir, şahit, vekil ve varsa şartlara dair verilen bilgilerin, zaman içerisinde çiftler arasında görülmesi muhtemel hukukî işlemlere de mesnet teşkil etmesiydi. Bu sayede kadının haklarının güvence altına alınarak mağduriyet yaşamaları engellenmeye çalışılmıştı.
Devlet bir taraftan evlilik akitleri üzerinde bu şekilde denetimini arttırmaya çalışırken öte yandan evliliği, dolayısıyla doğurganlığı özendirici bir nüfus politikası gütmekteydi. Özellikle Birinci Dünya Savaşı’nda yaşanan nüfus kayıplarının telafisi için doğumlar, dolayısıyla evlilikler devlet tarafından teşvik edilirken bir taraftan da tüm Osmanlı tebaasının evlilik ve boşanma işlemlerinin düzenlenmesine yönelik çalışmalar hızlandı. Savaşlar nedeniyle şehit sayısındaki artış ve birçok askerin yaşamından haber alınamaması, geride kalan nafakadan mahrum ailenin hayatını idame ettirebilmesi ve kadının yeniden evlenebilmesi önündeki en büyük engellerden biriydi. Zira kadı sicilleri askere giden eşlerinden haber alamayan veya şehit olduklarını ispat etmeye yönelik, çok sayıda kadının açtığı dava ile doludur. İşte hem savaş ortamının aile teşekkülü ve dağılması üzerine getirdiği yükün azaltılabilmesi, hem de evlilik ve boşanmaların daha sistemli bir şekilde gerçekleştirilebilmesi, 1917 yılında Hukuk-ı Aile Kararnamesi’nin çıkarılma gerekçelerinden biri olmuştu. Bu makale Kararname’nin yürürlüğe girmesinin ardından Antalya’da Kararname hükümleri gereğince tutulan evlilik ve boşanma kayıtlarının incelenmesini konu almaktadır.
In order to prevent abuses in marriages that were committed without permission from the judge, the marriage contracts in the Ottoman Empire were began to be more strictly controlled towards the end of the 19. century. One of the most important purposes in this is that the identification information of couples in the contracting parties that are recorded when marrying, mehir, witness, surrogate and, if any the information provided on the terms constitute basis also legal actions that are likely to be seen between couples over time. In this way with the help of saving rights of women experiencing victimization for women were tried to be prevented. On the one hand, the state was trying to increase its control over marriage contracts in this way, and on the other hand, it was pursuing a population policy that encouraged marriage, and therefore fertility. Especially in order to compensate for the population losses experienced in the First World War, births and therefore marriages were encouraged by the state, while on the one hand, efforts were accelerated to regulate the marriage and divorce procedures of all Ottoman citizens. The increase in the number of martyrs due to the wars and the fact that the lives of many soldiers could not be heard was one of the big obstacles for the family that is left behind and deprived of alimony to maintain their life and for the woman to be able to remarry. Then Kadi records are full of lawsuits filed by a large number of women who didn’t hear from their husbands who went to the military or who are trying to prove that their husbands were martyrs. Here, both the desire to reduce the burden imposed by the war environment on the formation and disintegration of the family, and the desire for a more systematic implementation of marriages and divorces became one of the reasons for the issuance of the Family Decree Law in 1917. This article is about the examination of marriage and divorce records kept in accordance with the provisions of the Decree in Antalya after the entry into force of the Decree.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | January 20, 2022 |
Submission Date | December 21, 2021 |
Published in Issue | Year 2022 |