Several movements emerged among intellectuals during the disintegration period of the Ottoman State in order to maintain the existing status quo and to prevent its disintegration. One of these movements, Turkism steadily gained strength with the formation of a homogeneous population structure in Anatolia, and then began to gain an intellectual and political identity. Interwoven with Turkism thought, Turanism, on the other hand, has taken its place as an ideological and political term that defends the unity of Turkish communities. It is undeniable that language and history studies played an important role in the strengthening of the Turkism thought compared to other movements and in its taking on political structure since the Second Constitutional Monarchy. In addition, the defeat of the Ottoman Empire in the Balkan Wars and the tragic situation in the geography of Turkestan led to the steady strengthening of Turkist theses. Studies on Turkish language and history, which had started in Europe before, formed an intellectual ground for Turkist thought. Thus, the idea of Turkism, which developed independently of the official ideology of the Ottoman Empire, began to be discussed on the cultural basis with the advent of publication activities.
The first name that comes to mind in the development of the idea of Turkism and its becoming the founding ideology of the Republic of Turkey is undoubtedly Yusuf Akçura. Akçura, a versatile intellectual, has been described as the father of Pan-Turkism, especially because of the ideas he put forward in his article called Üç Tarz-ı Siyaset (Three Styles of Politics). Akçura, who dealt with and examined nationalism in a scientific way, based his ideas mostly on Turkish history; He was closely interested in Central Asian Turkish history. His studies on the importance of Central Asian Turkish history and the principles of Turkish nationalism greatly influenced Atatürk. As a matter of fact, Akçura, who won the appreciation of Atatürk with his knowledge of history, was appointed to the presidency of the Turkish Historical Society in 1931.
As for the historiography of Akçura, he argued that lessons should be learned from history by opposing the view that history is for history. Seeing history as the source of humanities, Akçura used history and sociology together in his studies. Akçura argued that the science of History is important not for learning the abstract facts that cannot be benefited from in life, but for revealing the knowledge, ideas and feelings that are to the benefit of the society. In this context, Akçura, who learned nationalism from history and declared that he was in favor of being a nationalist based on history, reflected this thought in his works.
This study focuses on Yusuf Akçura and his historiography, dealing with Akçura's short life story and aiming to reveal under which effects his ideas developed and matured. The influence of the time he was in in having a Turkist thought was handled in a way that was intertwined with his life story and the factors affecting his thoughts were investigated in the meantime. In this study, Akçura's way of handling ideas and events in the transition from a multinational empire to a single nation state has also been analyzed. Again, this study tries to explain the innovations that Akçura brought to the science of history and Turkish historiography by emphasizing the style and method he used while explaining historical events. Finally, the effect of Akçura and his ideas on the Republican ideology and historiography and his contribution to the formation of the Turkish History Thesis are investigated in this paper.
Atatürk Yusuf Akçura Constitutional Monarchy Republic Nationalism Turkist Thought Turkish Historiography
Osmanlı Devleti’nin dağılma sürecinde aydın ve entelektüeller arasında var olan statükoyu korumak ve dağılmayı önlemeye yönelik olarak bir takım akımlar, ortaya çıkmıştır. Bu akımlardan biri olan Türkçülük, Anadolu’nun homojen nüfus yapısına kavuşmasıyla birlikte giderek güçlenmiş ve daha sonra entelektüel ve siyasi bir kimlik kazanmaya başlamıştır. Turancılık ise, Türkçülük düşünce ile birlikte yoğrularak Türk topluluklarının birliğini savunan ideolojik ve siyasi bir terim olarak yerini almıştır. II. Meşrutiyet’ten itibaren Türkçülük düşüncesinin diğer akımlara göre giderek güçlenmesinde ve kendisine siyasi bir yer edinmesinde dil ve tarih çalışmalarını önemli bir payı olduğu yadsınamaz. Bunun yanı sıra Osmanlı Devleti’nin Balkan Savaşlarında aldığı yenilgi ve Türkistan coğrafyasında yaşanan trajik durum, Türkçü tezlerin giderek güçlenmesine neden olmuştur. Daha önceleri Avrupa’da başlamış olan Türk dili ve tarihi üzerine yapılan çalışmalar, Türkçü düşünceye entelektüel bir zemin oluşturmuştur. Böylece Osmanlının resmi ideolojisinden bağımsız olarak gelişen Türkçülük düşüncesi, yayın faaliyetleriyle birlikte kültürel zeminde ele alınmaya ve tartışılmaya başlamıştır.
Türkçülük fikrinin gelişmesinde ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ideolojisi haline gelmesinde ilk akla gelen isim hiç kuşkusuz Yusuf Akçura’dır. Çok yönlü aydın olan Akçura, bilhassa Üç Tarzı-ı Siyaset adlı makalesinde ileri sürdüğü fikirlerden dolayı Pantürkizm’in babası olarak nitelendirilmiştir. Milliyetçiliği ilmi usulle ele alan ve inceleyen Akçura, fikirlerini daha çok Türk tarihine dayandırmış; Orta Asya Türk tarihiyle yakından ilgilenmiştir. Orta Asya Türk tarihinin önemi ve Türk milliyetçiliğinin esasları üzerine yaptığı çalışmaları, Atatürk’ü hayli etkilemiştir. Nitekim tarih bilgisiyle Atatürk’ün takdirini kazanan Akçura, 1931’de Türk Tarih Kurumu başkanlığına getirilmiştir.
Akçura’nın tarihçiliğine gelince; O, daha çok tarih tarih içindir görüşüne karşı durarak tarihten ders alınması gerektiğini savunmuştur. Tarihi, beşeri bilimlerin kaynağı olarak gören Akçura, çalışmalarında tarih ile sosyolojiyi birlikte kullanmıştır. Akçura, Tarih ilminin hayatta kendisinden istifade edilemeyen soyut gerçekleri öğrenmek için değil, toplumun menfaatini temin edecek bilgi, fikir ve hislerin ortaya çıkarılması için önemli olduğunu savunmuştur. Bu bağlamda milliyetçiliği tarihten öğrenen ve tarihle yapılmasından yana olduğunu beyan eden Akçura, bu düşüncesini eserlerine de yansıtmıştır.
Bu çalışmada, Yusuf Akçura ve tarihçiliği üzerinde durulmuştur. Akçura’nın kısa yaşam öyküsü bu çalışmada ele alınarak düşüncelerinin hangi tesirle gelişip olgunlaştığı ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Türkçü düşünceye sahip olmasında zamanın koşulları ve yaşamı birlikte ele alınmış, düşüncelerine tesir eden yönler araştırılmıştır. Çok uluslu imparatorluktan tek uluslu devlete geçişte Akçura’nın fikirleri ve olayları ele alış biçimi, bu çalışmada tahlil edilmiştir. Yine bu çalışmada, Akçura’nın tarihi olayları izah ederken kullandığı usul ve metot üzerinde durularak tarih ilmine ve Türk tarihçiliğine getirdiği yenilikler, açıklanmaya çalışılmıştır. Son olarak Akçura ve fikirlerinin Cumhuriyet ideolojisi ve tarihçiliğine etkisi ve Türk Tarih Tezinin oluşmasına katkısı sorgulanmıştır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Historiography (Other) |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | January 20, 2024 |
Submission Date | October 30, 2023 |
Acceptance Date | November 26, 2023 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 6 Issue: 11 |