With Article 342 of the TCC numbered 6102, the legislator regulates the assets without such restriction as a measure, pledge, and encumbrances on them, which can be convertible to cash and which are transferable, including intellectual property rights and virtual environments, can be contributed as capital in kind. On the other hand, without prejudice to the exceptions brought in accordance with the Turkish Accounting Standards with the second paragraph of Article 74 of the TCC, it is stipulated that no assets can be included in the assets of the balance sheet for intangible assets obtained without any charge. These regulations lead to the problem of whether brands can be committed to joint-stock companies as capital in kind within the scope of Turkish Accounting Standards.
In accordance with the understanding adopted within the scope of Turkish Accounting Standards on the subject, the cost of an asset should be measured reliably in order to recognize the assets in the balance sheet. According to the same approach, measurement and evaluation for the value of the brands created by commercial enterprises or obtained without any charge are not feasible. Herein, as a rule, it is considered unfeasible for those brands to be capitalized and shown in the balance sheet. Repeatedly the approaches adopted by the relevant administrations that if the fair value of the brands is determined by the courts, this value should be treated accordingly the scope of the recognition prohibition causes the questioning of whether the brands brought to the company through capital subscription in kind can be included in the active part of the balance sheet.
Thereby, whether brands that have brought without any charge to the joint-stock company through capital subscription constitute a valid commitment in the context of the principle of protection of capital is growing into a dubious. Indeed, the inclusion of a value that cannot be recognized in the equity participation in the assets section of the balance sheet causes a part of the capital of the joint-stock company to remain unpaid at the stage of establishment or capital increase. This condition constitutes an accounting handicap at capital raising, which is one of the pillars of the principle of capital protection rule.
In pursuance of overwhelming the abovementioned handicap, it is necessary to evaluate the subscription of brands as capital within the scope of the recognition prohibition that becomes the main topic of the transfer of brands to the balance sheets.
With this research which has been drawn up within the scope of the mentioned interpretations, the purpose and scope of the recognition prohibition are revealed, and the proper place of the brand value which is determined by the experts appointed by the courts during capital subscription is aspired to be determined in the context of the principles regarding the brand valuation and the importance of the brand valuation.
6102 sayılı TTK’nın 342’inci maddesi ile kanun koyucu bir yandan üzerlerinde sınırlı ayni bir hak, haciz ve tedbir bulunmayan, nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen, fikrî mülkiyet haklarının ayni sermaye olarak getirilebileceğini düzenlerken, diğer yandan aynı kanunun 74’üncü maddesinin ikinci fıkrası ile Türkiye Muhasebe Standartları uyarınca getirilen istisnalar saklı kalmak üzere bedelsiz olarak elde edilmiş, maddi olmayan duran varlıklar için bilançonun aktifine kalem konulamayacağını hüküm altına almaktadır. Bu durum Türkiye Muhasebe Standartları kapsamında markaların anonim şirketlere ayni sermaye olarak taahhüt edilip edilemeyeceği sorununu beraberinde getirmektedir.
Konuya ilişkin olarak Türkiye Muhasebe Standartları kapsamında benimsenen anlayış uyarınca bir varlığın muhasebeleştirilmesi için bu varlığın maliyetinin güvenilir bir şekilde ölçülebilmesi gerekmekte olup, işletme tarafından meydana getirilen veya bir bedel ödenmeden elde edilen markaların değerinin parasal olarak ölçülmesi ve değerlendirilmesi olanaksız olarak kabul edilmekte ve bu çerçevede kural olarak aktifleştirilmesi ve bilançoda gösterilmesi mümkün olmamaktadır. Yine ilgili idarelerce benimsenen ve markaların rayiç değerinin mahkemelerce belirlenmesi halinde bu değerin belirli hallerde aktifleştirme yasağı kapsamında kabul edilmesi gerektiği yönündeki görüşler de özellikle ayni sermaye taahhüdü yolu ile şirkete getirilen markaların bilançonun aktif kısmında yer alıp alamayacağının sorgulanmasına neden olmaktadır.
Bunun bir sonucu olarak kuruluş esnasında sermaye taahhüdü yoluyla anonim şirkete bedelsiz olarak getirilen markaların sermayenin korunması ilkesi bağlamında geçerli bir taahhüt teşkil edip etmediği şüpheli bir hale gelmektedir. Nitekim kural olarak bilançonun aktifler kısmında yer alan katılım paylarının içerisinde aktifleştirilmesine imkan bulunmayan bir değerin yer alması, anonim şirketin henüz kuruluşu yahut sermaye artırımı aşamasında sermayesinin bir bölümünün karşılıksız kalmasına neden olmakta, bu husus sermayenin korunması ilkesinin bir ayağı olan sermayenin teşkili noktasında muhasebesel bir engel teşkil etmektedir.
Bu engelin aşılabilmesi adına markaların bilançolara aktarılması esnasında gündeme gelen aktifleştirme yasağı kapsamında markaların sermaye olarak taahhüdü hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yapılan açıklamalar kapsamında hazırlanan çalışmamız ile öncelikle aktifleştirme yasağının amacı ve kapsamı ortaya konulmakta, markaların değerlemesine ilişkin esaslar ve marka değerlemesinin önemi bağlamında mahkemelerce atanan bilirkişiler tarafından tespit olunan değerlerin bilançolardaki yeri tespit edilmektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Law in Context |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 12 Issue: 1 |