Dirençlilik kavramı, kentsel gelişim ve kentlerin sürdürülebilirliği ile ilgili çalışmalarda giderek daha fazla yer
edinmeye başlamıştır. Doğal veya insan eliyle gerçekleşen afetlerin dünya üzerinde yıkıcı etkileri vardır. Ancak,
kendi içinde bağıntılı ve karmaşık bir yapıya sahip olan kentler, tüm afetlere karşı çok daha fazla kırılganlık
gösterir. Kentlere has karmaşık mekanizmalardan ötürü, özellikle büyük kentlerde, afetlerle ilişkili riskler çok
büyüktür ve tam olarak kestirilemez. Bu durum, afet öncesi zarar azaltma önlemleri ile ilişkili olarak kentsel
alanların planlanmasında dirençliliğin irdelenmesi konusuna hayati önem kazandırmıştır. Bu nedenle, kentler için
dirençlilik kapsamında ele alınan ölçütlerin, kentin dirençliliğini değerlendirmede ve kentsel dirençliliği artırmada
nasıl kullanılabileceği konusu oldukça önemlidir.
Bu çalışmada, kentsel dirençlilik kavramı hakkında temel bilgiler verilmekte, afetlerin en yıkıcısı olarak bilinen
deprem ve İzmit kenti örneği üzerinden kentlerin afete dirençliliğinin değerlendirilmesinde yöntemsel bir çerçeve
sunulmaktadır. İzmit kenti 17 Ağustos 1999’da yıkıcı bir depremle karşı karşıya kalmış ve büyük kayıplar
vermiştir. Hala olası bir deprem tehdidi altında olan kentin depreme dirençliliği afet öncesi ele alınması gereken
kritik bir konudur. Bu kapsamda, kentsel dirençliliğin fiziksel bileşenlerini oluşturan kentsel donatılar; emniyetli
açık alanlar, stratejik binalar, hayati altyapı ve erişim sistemi ve bunların kentsel alanlara hizmet edebilme
kapasitesi, erişebilirlik çerçevesinde ağ analizinden yararlanılarak Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ile analiz
edilmiştir. Kentsel dirençliliğin fiziksel bileşenlerine ilişkin bu verilere göre erişimi kısıtlı olan bölgeler, dirençlilik
açısından zayıf kentsel alanlar olarak tespit edilmiştir. Çalışmanın sonucunda, İzmit kenti örneğinde, kent
plancılara ve karar vericilere, dirençlilik açısından geliştirilmesi gereken bölgeler konusunda yol gösterici ve
tamamlayıcı bilgiler sunulmuştur. Kentte dirençliliği zayıf olarak tespit edilen alanlarda yaşayan nüfusun olası bir
deprem karşısında daha fazla kırılganlık göstereceği öngörülmektedir. Deprem öncesi alınacak önlemler ile
dirençlilik bileşenlerine ait birimlerin ve/veya erişim olanaklarının artırılması yoluyla bu bölgelerin geliştirilmesi
önerilmektedir.
Subjects | Engineering |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | April 30, 2016 |
Published in Issue | Year 2016 |