Nature, which is an instructive source, is an area where people have been inspired on many subjects for centuries. The system, harmony, functionality, aesthetics and order structure of nature have enabled people to imitate nature and take it as an example. Nature has been accepted as the primary place of man and has been effective in the formation of architectural elements as people have settled down. Since their first shelters, people have taken the structures in nature as examples or created their structures by imitating them. With the developments over time, the influence of natural structures on man-made structures has increased. This relationship between nature and humans has revealed the relationship between architecture and nature.
It is possible to encounter the influence of natural forms that began to take place in architecture in every period. For example, plant and animal figures were used to decorate column capitals in ancient times. However, with the periodic changes experienced, the transfer of natural structures to design, usage size and size have changed. As they learned about the structures in nature and solved their systems, which were initially used for decoration and imitation purposes, people abstracted the natural forms and transformed them into a design dimension. Although concepts such as biomimicry, biophilia, biomimesis and fractal geometry, which emerged with the developments in design, are new in the literature, when we look at the past, it can be seen that they actually exist under the name of the word nature. These terms have a common denominator and are concepts that deal with the structures in nature and their reflection on the architectural field in terms of form, function and structure.
In the research conducted by dividing natural forms into the categories of "living," "inanimate" and "living organisms", it is seen that existing living life is very diverse and variable, and that inanimate objects are durable and long-lasting, and that they have different structures. Nature's diverse structure provides inspiration for architectural design, and many architects have benefited from this source of inspiration. Gaudi, who designed his buildings inspired by nature, used the tree form in the columns of his buildings, describing trees as natural columns. Calatrava transferred the balance and bone system of the human body to the design in a way that includes the structure within the form.
The advantages of natural forms on architectural design provide ease of solution to problems that exist or will occur in designs. Along with the natural form, features such as structure system, function, natural ventilation and lighting are transferred to the artificial structure and the functioning in nature is continued. In this way, designers and architects use form and function together, treat the building as a living organism, and create an aesthetic linguistic integrity in design.
Öğretici bir kaynak olan doğa yüz yıllardır insanların birçok konuda esinlendiği bir alandır. Doğanın sahip olduğu sistem, uyum, işlevsellik, estetik ve düzen yapısı, insanların doğayı taklit etmesine ve örnek almasını sağlamıştır. Doğa insanın birincil mekânı olarak kabul edilmiş ve insanların yerleşik hayata geçmesiyle beraber mimari unsurların oluşmasında etkili olmuştur. İnsanlar ilk barınma alanlarından itibaren doğadaki yapıları örnek almış veya taklit ederek yapılarını oluşturmuşlardır. Zamanla yaşanan gelişmelerle birlikte insan yapı mı yapılarda doğal yapıların etkisi artmıştır. Doğa ve insan arasındaki bu ilişki mimari ve doğa arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmıştır.
Mimaride yer almaya başlayan doğal formların etkisine her dönemde rastlamak mümkündür. Örneğin antik çağ dönemindeki sütün başlıklarında süsleme amacıyla bitki ve hayvan figürleri kullanılmıştır. Fakat yaşanan dönemsel değişikliklerle beraber doğal yapıların tasarıma aktarımı, kullanım boyutu ve ölçüsü değişmiştir. Başlangıçta süsleme ve taklit etme amacıyla kullanılan doğadaki yapıları, öğrendikçe ve sistemlerini çözdükçe insanlar doğal formları soyutlayarak tasarımsal bir boyuta dönüştürmüşlerdir. Tasarımda yaşanan gelişmelerle beraber ortaya çıkan biyomimikri, biyofili, biomimesis ve fraktal geometri gibi kavramlar literatürde yeni olmalarına rağmen geçmişe bakıldığında aslında doğa kelimesinin adı altında var oldukları görülmektedir. Bu terimler ortak bir paydada olup doğadaki yapıları, form, işlev ve strüktür bakımında, mimari alana yansımasını işleyen kavramlardır.
Doğal formları “canlı,” “cansız” ve “canlı organizmalar” kategorilerine ayırarak yapılan araştırmada var olan canlı yaşamın çok çeşitli ve değişken oluşu, cansız varlıkların dayanıklı ve uzun süreli olmaları gibi farklı yapılar barındırdığı görülmektedir. Doğanın çok çeşitli bir yapıya sahip olması mimari tasarım için ilham kaynağı olmaktadır ve birçok mimar bu esin kaynağından faydalanmıştır. Doğadan ilham alarak yapılarını tasarlayan Gaudi, ağaçları doğal sütunlar olarak niteleyerek yapılarındaki sütunlarda ağaç formunu kullanmıştır. Calatrava insan bedenin sahip olduğu denge ve kemik sistemini, yapılarında formun içinde strüktürü de barındıracak şekilde tasarıma aktarmıştır.
Doğal formların mimari tasarım üzerinde sağladığı avantajlar tasarımlarda var olan veya olacak olan problemlere çözüm kolaylığı sağlamaktadır. Doğal formla birlikte strüktür sistemi, işlevi, doğal havalandırma ve aydınlatma gibi özellikler yapay yapıya aktarılarak doğadaki işleyiş devam ettirilmektedir. Bu sayede tasarımcılar ve mimarlar, biçim ve işlevi bir arada kullanarak yapıyı canlı bir organizma gibi işleyip, tasarımda estetiksel bir dil bütünlüğü oluşturmaktadır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Architectural Design |
Journal Section | Review |
Authors | |
Publication Date | February 28, 2025 |
Submission Date | April 17, 2024 |
Acceptance Date | May 21, 2024 |
Published in Issue | Year 2025 Volume: 7 Issue: 2 |