Vakıf, İslam inancı, kültürü ve medeniyetinin en eski kurumlarından biridir. Kur’an ve Hadislerde
sosyal yardımlaşmaya dikkat çekilmiştir. Bu nedenle İslam bilginleri iyilikte yardımlaşmanın
öneminden dolayı hareketle meşruiyetine birçok delil göstermişlerdir. Böylece dünyada, “gök
kubbe altında hoş bir seda bırakma” düşüncesi vakıf anlayışıyla gerçekleşmiştir. Osmanlı fethettiği
yerleri, vakıflarla imar etmiştir. Bu itibarla vakıf hizmetleri hem fetih hareketini kolaylaştırmış
hem yerli halkın sosyal hayatını iyileştirmiştir. Servet vakıf modeliyle vücudun damarlarında dolaşan
kan gibi mobil hale gelmiştir. Bu sivil iradeyle; dini, kültürel, eğitim, ticari, sosyal ve askeri
alanda vakıf eserleri meydana gelmiştir. Vakıflar üzerinden din, dil, ırk ayırımı yapılmamıştır. Ötekinin
inancına, mezhebine kültürüne hoşgörüyle yaklaşılmıştır. Nitekim kayıtlardan anlaşıldığı
üzere 1856 yılında Osmanlı nüfusu 36 milyondur. Şayet ayrılıkçı bir politika izlenmiş olsaydı 3-5
asır boyunca yönetilen halkın Müslüman olması beklenirdi. Oysaki o tarihte, imparatorluk sınırlarındaki
36 milyon nüfusun, sadece 20 milyonu ( % 58) Müslüman’dır. Geriye kalan 16 milyonu, ( %
42 ) gayri Müslim’dir.
Primary Language | Arabic |
---|---|
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | June 15, 2015 |
Published in Issue | Year 2015 Volume: 6 Issue: 1 |