Kur’an-ı Kerim muhataplarına varlık âleminin sonsuz güç ve kudret sahibi olan yüce yaratıcıyı
onun vasıflarını pek çok âyette ortaya koyarak tanıtmıştır. Allah Teâlâ’yı vasfeden bu âyetlerin
onun zâtına isnat edilip edilmeyeceği ve te’vil edilmesi konusu tefsir ve kelâm âlimleri arasında en
çok tartışılan konulardan birisi olmuştur. Bu tartışmaları ilmî arenaya taşıyan Mu’tezile’nin önemli
müfessirlerinden Kâdî Abdülcebbâr (v. 415/1024) mezhebinin beş temel inancı (usûl-i hamse) içerisinde
ilk sırada gelen tevhid ilkeleri gereği tenzihçi bir yaklaşım sergileyerek sıfatları zâtın aynı
kabul etmiş ve onların zâttan ayrı olmadığını söylemiştir. Böyle olmaması durumunda birden fazla
yaratıcının ortaya çıkacağını ileri sürmüştür. Subûtî sıfatların mastar olanlarını da aynı gerekçeyle
reddetmiştir. Haberî sıfatların ise yaratıcıyı varlıklara benzemekten uzak kılmak için aklın ışığında
te’vil edilmesi gerektiğini savunmuştur. Ehl-i Sünnet’in Eş’ariyye koluna mensup olan Fahruddin
Râzî (v. 606/1209) ise kendi mezhebi gibi sıfatların zâtın ne aynısı ne de gayrısı olduğunu savunmuş,
subûtî sıfatların mastar ya da manevî her ikisini de Allah’a izafe etmiştir. Haberî sıfatlar konusunda
ise kendi mezhep imamı Eş’arî’den farklı bir yaklaşım ortaya koyarak bunların te’vil edilmesi
gerektiğini savunur ve yöntem konusunda ayrı düşünmekle birlikte te’vil edilmesi konusunda Kâdî
Abdülcebbâr ile aynı düşünür.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | June 15, 2015 |
Published in Issue | Year 2015 Volume: 6 Issue: 1 |